Şehit Harun Turhan

Görüntüleme sayısı
409
Baba Adı
Mustafa
Anne Adı
Nuran
Doğum Tarihi
01.01.1989
Doğum Yeri
Ankara
Medeni Hali
Bekar
Çocuk Sayısı
0
Şehadet Tarihi
10.02.2021
Şehit Olduğu Yer
Kuzey ırak
Rütbesi
Mu.Asb.Kd.Cvş.
Defnedildiği Yer
Ankara Sincan
Şehadet Öyküsü
Kuzey Irak Gara bölgesinde bölücü terör örgütü mensuplarına yönelik yürütülen operasyonda girişilen çatışmada şehit olmuştur.
Henüz yorum yapılmamış
Yorum yapın
Lütfen yorum yaparken milli ve ahlaki değerlere özen gösterelim.
Şehit Harun Turhan ile alakalı haberler

Şehit adı verilen yerler
Şabanözü'nde Şehit Astsubay Kütüphanesi açıldıÇankırı Valisi Abdullah Ayaz, Şabanözü Şehitler İlkokuluna yapılan Şehit Astsubay Harun Turhan Z-Kütüphanesinin açılışına katıldı.Vali Ayaz, okulda düzenlenen törende, şehidin babası Mustafa Turhan'a Kur'an-ı Kerim ve Türk bayrağı takdim etti.Şehit babası Turhan, oğlunun isminin bir kütüphaneye verildiği için yetkililere teşekkür etti.Açılış kurdelesi Vali Ayaz, Şabanözü Kaymakamı Mehmed Zahid Uzun, Şabanözü Belediye Başkanı Faik Özcan ve şehidin ailesi tarafından kesildi.Açılış sonrası sınıfları gezen Vali Ayaz, öğrencilerle sohbet etti.haberler
463 0 26.02.2022

Ziyaret Haberleri
Şehit 3 askerin ailelerine taziye ziyaretinde bulunduMilli Savunma Bakanı Hulusi Akar beraberindeki TSK komuta kademesi ile Pençe Kartal-2 Harekatı'nda şehit olan üç askerin ailelerine taziye ziyaretinde bulundu. Akar, beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz ile Pençe Kartal-2 Harekatı'nda şehit olan bordo bereli üç askerin ailelerine başsağlığı ziyareti gerçekleştirdi.
Akar ve Komutanların ilk durağı Ankara Sincan'da Mareşal Çakmak Mahallesi'nde bulunan Muhabere Astsubay Kıdemli Çavuş Harun Turhan'ın baba ocağı oldu. Aileye başsağlığı dileklerini sunan Akar ve TSK komuta kademesi, daha sonra Or-An'daki MSB Lojmanları'na geçerek Piyade Komando Yüzbaşı Burak Coşkun ile Muhabere Komando Yüzbaşı Ertuğ Güler'in ailelerine taziye ziyaretinde bulundu. Haberler
377 0 03.03.2021

Editör Haberleri
2021 Şubat Ayı Şehitlerimiz 20 Şehit2021 Şubat ayı içinde Şehit olan Asker,Polis,Korucu ve Sivil Şehitlerimizin Bilgileri Şubat ayında 14 Askerimiz 3 Polisimiz 1 Korucu 2 Sivil olmak üzere Toplam 20 Şehidimiz vardır, Şehitlerimizin 9'u Evli 10'ü Bekar 1'i Nişanlı olup Evli 9 Şehidimizin toplam 12 çocuğu vardı. 12 çocuk babasız kaldı, Şehitlerimizin Ayrıntılı bilgilerini öğrenmek için tıklayın
Gecen sene 2020 Şubat ayında 79 Şehit vermiştik Gecen sene Şubat ayı Şehitlerimizin bilgileri için TIKLAYIN
02.02.2020
Şehit Piyade Uzman Çavuş Basri Demirel TIKLAYIN
04.02.2021
Şehit Jan.Ast.Kıd.Cvş Süleyman Demirel TIKLAYIN
10.02.2021
Şehit Piyade Komando Yüzbaşı Burak Coşkun TIKLAYIN
Şehit Mu.Asb.Kıd,Cvş. Harun Turhan TIKLAYIN
11.02.2021
Şehit Mu.Kom.Yüzbaşı Ertuğ Güler TIKLAYIN
Şehit Hv.Svn.Uzman Çavuş Hüseyin Sarı TIKLAYIN
Şehit Jandarma Er Süleyman Sungur TIKLAYIN
Şehit Polis Memuru Sedat Yabalak TIKLAYIN
Şehit Astsubay Başçavuş Semih Özbey TIKLAYIN
Şehit Tank Er Adil Kabaklı TIKLAYIN
Şehit Topçu Er Müslüm Altıntaş TIKLAYIN
Şehit Jandarma Uzman Çavuş Mevlut Kahveci TIKLAYIN
Şehit Jandarma Er Sedat Sorgun TIKLAYIN
Şehit Polis Memuru Vedat Kaya TIKLAYIN
Şehit Jandarma Uzman Çavuş Ümit Gıcır TIKLAYIN
Şehit Sivil Aydın Köse TIKLAYIN
Şehit Sivil Muhammet Salih Kanca TIKLAYIN
16.02.2021
Şehit Piyade Uzman çavuş Selim Gündoğan TIKLAYIN
17.02.2021
Şehit Polis Memuru Emrah Barak TIKLAYIN
26.02.2021
Şehit Korucu Abdullah Aydemir TIKLAYIN
MEKANLARI CENNET OLSUN
Yayına veren: Editör
İnternet Sitemizde kayıtlı 4570'den Fazla Şehidimizin
Bilgi ve resimlerini görmek için TIKLAYIN
1,934 0 02.03.2021

Şehit ve Gazi Aileleri
Şehit Yüzbaşı elebaşı Karayılan'ın mağarasına Türk Bayrağı asmışKuzey ırak Gara'ya ilk adımı atan ve 3 silah arkadaşıyla şehit düşen Piyade Yüzbaşı Burak Coşkun'un 2019 yılında düzenlenen operasyonda PKK elebaşı Murat Karayılan'ın mağarasına Türk bayrağını asan komandolardan biri olduğu öğrenildi.Kuzey Irak'ın Duhok kenti yakınlarındaki Gara dağına ilk kez yapılan kara harekatının detaylarına ulaşıldı. Gara'ya ilk adımı, meslek hayatının büyük bölümü Kuzey Irak'ta geçen şehit Piyade Yüzbaşı Burak Coşkun attı. Coşkun'un, daha önce de Hakurk kampında terör örgütü Pkk'nın elebaşlarından Murat Karayılan'ın kullandığı mağaradaki sözde karargaha Türk bayrağını asan yüzbaşı olduğu ortaya çıktı. Gece başlayan operasyonda Hava Kuvvetleri'nin hedefleri vurmasının ardından zor arazilerde güç harekatlara katılan tecrübeli isimler helikopterle bölgeye indirildi. Sabah'ın haberine göre silah arkadaşları yüzbaşı Ertuğ Güler ve Astsubay Kıdemli Başçavuş Harun Turhan ile birlikte Gara'ya ilk adımı atan Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli Piyade Yüzbaşı Coşkun'du. Özel Kuvvetler'de yetiştikten sonra Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı Pars Taburu'nda doğu görevini yaparken 27 Kasım 2019'da Hakurk'ta 1680 rakımlı tepedeki örgüt elebaşlarından Karayılan'ın sözde karargâh olarak kullandığı mağaraya Türk bayrağını asan Coşkun, PKK'lı hainlerin üs bölgelerine saldırı maksatlı kullandığı paramotorları da ilk kez ele geçiren isim olmuştu.
3 SİLAH ARKADAŞIYLA ŞEHİT DÜŞTÜ
Doğu görevinin ardından 2020 yılında tekrar Özel Kuvvetler Komutanlığı'na dönerek tabur komutanı olan Coşkun, hainlerle girdiği sıcak çatışmada 3 silah arkadaşıyla birlikte şehit oldu.Şehit Coşkun'un 2019'da Hakkari Dağ Komando Birliği'nde görevliyken, kendisine Gaziantep'ten ilkokul öğrencileri tarafından gönderilen bir mektuba cevap yazdığı, mektupla birlikte asker olmak isteyen Eray Uğur Açıkbaş'a da görev yaptığı Pars taburunun brövesini gönderdiği öğrenildi. Bordo bereli yüzbaşı, duygu dolu mektubunda "Dilerim önce iyi bir insan sonra da iyi bir asker olursun" diyerek çocuğa nasihatte bulundu.sondakika,
656 0 18.02.2021

Gündem
Bakanların 13 Şehit açıklamalarına diğer milletvekilleri kim ne dedi işte tamamıÖZEL HABER Kuzey Irak Gara bölgesinde Şehit edilen Asker ve Polislerimizle ilgili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Milli Savunma Bakanının mecliste operasyonun ayrıntılarını aktardıktan sonra meclisteki tüm milletvekillerinin bu konudaki söylemleri ve konuşmaları tutanaklarının tamamı
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, söz talebim var.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bitiminde Başkanım.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Soru sordu, cevap veriyor.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, böyle bir günde polemik yapacak, tartışmanın boyutunu birilerinin kendi kusurlarını örtme noktasındaki gayretini tatmin edecek bir yere getirecek değilim.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Ne kusuru be! Ne kusuru! Hangi kusur! Kusuru kendinde ara.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Dinleyin ya!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Özgür Bey, bir saattir istişare ediyorsun değil mi? Yan tarafta bir saattir istişare ediyorsun sonra da gözüme bakıyorsun.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, lütfen müdahale edin, dinlemiyorlar.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Bir saattir istişare ediyorsun, gözüme de baktın, değil mi?
Baktın değil mi istişare ederken?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Sayın Bakanın sorduğu konuyu yan tarafla istişare ediyordun konuştuklarını. Gözüme de baktın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - "Yan taraf" ne ya!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - "Yan taraf" ne demek ya! Adımız var ya.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin içini yakan bu olay karşısında birbirimize söz atarak çözebileceğimiz bir konu yoktur.
Buyurun Sayın Grup Başkan Vekili…
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Kes sesini.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Benim muhatabım değilsiniz.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sen sus. Sen sus. "Yan taraf" ne demek?
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Kes sesini?
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Orayla konuşuyorum. Sözcüsü müsünüz?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bana "Sus." diyemezsin.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Özgür Bey'in sözcüsü müsünüz? HDP CHP'nin sözcüsü mü?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bizi hedef gösteremezsin.
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Grup Başkan Vekili söz aldı, ayıp ya!
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Orası sözcülük yapıyor Sayın Altay.
BAŞKAN - Sayın Milletvekili, size söz vereyim, gelin konuşun.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN - Öyle yok. Laf atanı çağıracağım buraya.
HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Tamam Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Özgür Bey.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım, böyle bir günde polemik yapmak, sataşmak bunlar doğru değil, bu incitir; şehit annelerini incitir, evlatlarına yıllarca canlı kavuşmayı bekleyip de kaybetmiş olan anneleri incitir, şehitleri incitir, hepimizi incitir.Burada dilimize dikkat edeceğiz, bugün herkes diline dikkat edecek. O kürsünün bir sorumluluğu var. Bugün usulüne uygun talep edilmiş randevuya, usulüne uygun talep edilmiş görüşme isteğine hızla cevap verilmiştir, misafir edilmişlerdir, dinlenmişlerdir, karşılıklı görüşmeler yapılmıştır; o görüşmeler bundan sonraki süreçte hepimize ışık tutar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Genel Başkan, muhatabına soracağı soruları, muhatabının atadığı bakanlara sormamakla suçlanamaz. Sayın Genel Başkana yapılmış olan bir bilgilendirme ziyareti, Sayın Genel Başkanın haftalık grup toplantısına istikamet ya da çerçeve çizemez, oradaki bilgilendirmeden sonra sorulmuş soru da sorunun meşruiyetini ortadan kaldırmaz. Sayın Genel Başkan, sadece Trump'ı da sormamıştır, Sayın Genel Başkan, örneğin yerel seçim sürecinde destek istenenlerden gerektiği noktada bu evlatların kurtarılması için inisiyatif almasının neden istenmediğini de sormuştur. (CHP sıralarından alkışlar) 5 tane soru vardır; cevapları Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı ve o günden kaçırılan ilk askerden bugüne Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a sormuştur, cevapları da yarın beklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Süleyman Soylu'nun bize içeride sormadığı, kürsüden sormayı tercih ettiği soruya ilişkin elimde 20 sayfayı aşkın bir rapor vardır CHP ne gayretler göstermiştir diye. Ben kendisine Genel Başkanın Recep Tayyip Erdoğan'a sorduğu 5 soruyla birlikte bu dosyayı da takdim edeceğim, ondan sonra belki bir düzeltme ihtiyacı duyar.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Yürütme adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkanım, ben de bir söz rica ediyorum. Çünkü bence baştan vermemek lazımdı, ben de bir söz rica ediyorum, lütfen.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; doğrusu, üslup konusunda ben de hemfikirim fakat şunu belirtmek isterim Sayın Özel: Bizim AK PARTİ olarak şöyle prensibimiz vardı yani genel başkanların konuşmalarında, genel başkanların söylediği şeylere kendi genel başkanımız cevap versin diye, adı konmayan ama kendi içimizde verdiğimiz bir karar vardı. Bu kararı, bu ilkeyi siz yıktınız, siz yıktınız özellikle grup başkan vekilleri olarak. Bizzat arkadaşlarımızla şahit oluyoruzCumhurbaşkanımıza öyle ağır ithamlarla konuşuyorsunuz ki -daha evvel bunları Genel Kurulda çok konuştuk- hitaplarınız, söylediğiniz cümleler yani burada bu ilkeyi tarumar eden sizsiniz. Aslında siyaseten bence de öyle olmalıdır. Genel başkanlara, öncelikle genel başkanlar cevap vermelidir fakat siz bu ilkeyi yerle yeksan ettiğiniz için eğer farkındaysanız biz de artık yeri geldiğinde cevap veriyoruz. siz sorarsanız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun toparlayın Sayın Zengin.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bugün de gün içerisinde -siz soruyu sorarsanız kaldı ki onlar bence birer soru değil, soru olabilmesi için gerçek bir merakın ürünü olması lazım- iki sayın bakanımız sizleri ziyaret etti, çok detaylı konuşulduğu kanaatindeyim ve bu konuşmaların da özel olmasının bir anlamı var. Yani buradaki konuşulanlarla oradaki konuşulanlar arasında da fark olduğuna eminim bunu da bence gayet iyi biliyorsunuz. O yüzden bu manada cevaplar da soruları sorarsınız gerçek soruysa bu cevapları da bizler gün içerisinde ve devamında da vereceğiz.
Teşekkür ederim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Devam edelim mi bu…
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, bir cümleyle…
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hepimiz görev tanımımızı bilmemiz lazım. Burada hepimiz grup başkan vekilleriyiz. Grup başkanlarımızın siz ve ben genel başkanlarımızın vekiliyiz ve onlara vekaleten imza atarız, söz söyleriz. Bu Parlamentonun geleneğinde liderlerin açtığı tartışmaların vekillerince sürdürülmesi vardır. Böyle bir gelenek yoktur da, yıktınız diye bir şey yok. Ama şöyle bir şey vardır: Sayın Genel Başkanınızın Recep Tayyip Erdoğan'ın vekili sizsiniz dörtte mevkidaşınız var ama bir bakan ya da bir başka atanmış tutup da sizin bu noktadaki pozisyonlarınızın yerine geçerse buna itiraz kadar tabi bir şey yoktur. Aslında bu sizi hiçe saymaktır.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bir cümleyi çok aştı bu.
Toptan reddediyoruz…
BAŞKAN - Bu tartışmayı devam ettirmenin bir anlamı yok.
Yürütme adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.
Şimdi siyasi parti gruplarının söz taleplerini karşılayacağım.
Gruplar adına ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Dervişoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum, mekânları cennet olsun. Aziz milletimizin başı sağ olsun, vatan sağ olsun, Türklük var olsun diyorum. Bugün siyaset konuşacak değiliz, dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünü polemikler için işgal etmek niyetinde değilim. Ayrıca, sabah saatlerinde…
(Uğultular)
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Dervişoğlu.
Değerli milletvekilleri, hatibi dinleyemiyoruz. Konuşmak isteyenleri kulise davet ediyorum değerli milletvekilleri.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Önemli değil efendim ben tarihe konuşuyorum, o sebeple buradayım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) İster dinlerler, ister dinlemezler. Zaten bu zamana kadar söylediklerimiz gerçek manada dinlenmiş olsaydı bugün karşı karşıya bulunduğumuz problemlerin de birçoğunu yaşamıyor olacaktık. Sayın Bakanlarımıza siyasi partilerimizin genel başkanlarına ve genel merkezlerine yapmış oldukları ziyaretler ve bilgilendirme için de ayrıca teşekkür ediyorum. Bugün lütfettiler böylesine önemli bir günde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi alma ihtiyacını karşılamak üzere de Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi verdiler. Tekraren teşekkür ediyorum. Sayın Savunma Bakanımız operasyonun teknik detaylarıyla ilgili ayrıntılı bilgiler içeren konuşmaya imza attılar. Sayın İçişleri Bakanımız da tıpkı Millî Savunma Bakanımız gibi terörle mücadele konusundaki kararlılıklarını ifade ettiler. Bunlardan siyasi bir rant devşirebilmek adına polemik üretebilmek, polemik yaratabilmek, karşılıklı atışmalara girmek niyetinde değilim. Bugün siyaset konuşacak değiliz ama aynı duyarlılığı herkesten beklemek bizim de hakkımızdır. Ortak acılardan ders çıkarmak, siyasi ikbal kaygılarını bir tarafa bırakmak, kelimelerimize özen göstermek bizim açımızdan bir mecburiyettir ama biz bu hassasiyeti sergilerken aynı hassasiyeti iktidar grubundan da bekliyoruz. Çünkü böyle acılı günlerde istiyorsunuz ki geçmişe yönelik hiçbir hatanızdan bahsetmeyelim. Biz de böyle acılı günleri sinemize çekip "Kan içip kızılcık şerbeti içtik." demek üzere milletten oy alıp Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmedik. Elbette ki hassasiyetlerimizi paylaşacağız, acımızı paylaşacağız ama iktidar grubundan bazılarının da "Keşke yapmasaydık." demelerini temin edebilecek tarihî verileri Türkiye Büyük Millet Meclisinden, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden dile getireceğiz. Bu zamana kadar "Şunlar yapıldı, bunlar yapıldı." diyerek böyle bir ortamda, böyle acılı bir ortamda, her şeyi yüreğimize bastığımız bu ortamda yüzünüze ayna tutmak suretiyle kendinizi sorgulamanıza vesile olabilecek cümleler de sarf etmek istemiyorum ama ifadelerimden şunu çıkarın: Baktığınız aynayla yüzleşmek gibi bir mecburiyetle de pek tabiidir ki karşı karşıyasınız. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye, terör belasıyla otuz yedi seneden beri uğraşıyor; bu zaman zarfında siz de takdir edersiniz ki terörle mücadele etmek bütünlük ister, bu zaman zarfında birtakım kırılganlıklar yaşanmıştır. Bugün eleştirdiğimiz birtakım sivil toplum kuruluşlarını medet kapısı olarak gördüğünüz dönemler de olmuştur. Az önce Sayın Bakan buradan ifade ettiler, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna dönerek işte, "Trump'tan niye istemediniz demek yerine, yanınıza dönseydiniz de alıkonulan askerlerimizi ve vatandaşlarımızı oradan isteseydiniz." beyanında bulundular. Sayın Bakanım, hassasiyetle edilmiş bir cümle olarak görüyorum ama Türk milletinin evlatlarını bir terör örgütü alıkoymuşsa onu Trump'tan istemek kadar HDP'den istemek de ayıptır çünkü bu hükûmetin asli görevidir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Sakın yanlış anlamayınız, kürsünün hassasiyetinden kaynaklı olarak telaffuz edilmiş bir cümle gibi de görmek mümkündür.
Büyük devletler, mücadele ederken kayıplar verebilir, harekâtta da verir, tatbikatta da verir ama büyük devletler stratejide, istihbaratta ve yığınakta hata yapma lüksüne sahip değildir. Terörle mücadele sınama, yanılma yöntemleriyle sürdürülemez. 2009'da başlattığınız süreçten, bu evlatlarımız alıkoyuluncaya kadar ki süreç içerisinde yaşanmış hatalarınızı da gözden geçirmek gibi bir mecburiyetle karşı karşıyasınız. Eleştirilerimize kulak vermediniz, terör örgütünün müttefiklerini doğru bir biçimde algılayamadınız, Büyük Orta Doğu Projesi'nin eş başkanlığının büyüsüne kapıldığınız dönemde, terör örgütleriyle müttefik olanları kendinize müttefik seçtiğiniz dönemler de yaşanmıştır.
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Kim seçmedi ki?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - PKK, IŞİD, FETÖ; Türk milletinin başına bela olmuş terör örgütleridir. Bunların bir kısmıyla geçmiş dönemlerde halisane duygularla da görüşmüş olabilirsiniz, onlarla birlikteliği çözüm olarak addetmiş de olabilirsiniz ama bugün bir gerçekle karşı karşıyasınız.Meclise bilgi vermek elbette ki önemlidir ama bu kürsüden iktidar grubunun öz eleştiri yapması ve "Bazı şeyleri yapmadık." demeleri de bizim İYİ PARTİ olarak sizlerden beklentimizdir. Eleştirilerimize ve sözlerimize kulak veriniz. Bizim açımızdan PKK kanlı bir terör örgütüdür ve PKK Türk milletinin düşmanıdır, Türkiye'nin birliğinin düşmanıdır. Neredeyse 1984'ten beri bu milletin başına tebelleş olmuştur. Biz böyle bir durum karşısında, terörle uğraşmamız, siyasal bölücülükle uğraşmamız yaşadığımız coğrafyanın kaderidir diye geçiştiremeyiz. Bu bölgede yaşıyorsanız bazı şeylere katlanacaksınız diye birtakım olayları kanıksayamayız. Gerçekle yüzleşmek mecburiyetinde olduğumuz dönemlerde de sesimizi gür ve yüksek bir biçimde çıkarmak mecburiyetinde bulunduğumuzu asla ve kata aklımızdan uzak tutamayız.
Dediniz ki "Karayılan'ı bin parçaya böleceğiz." 10 bin parçaya bölün elimizden gelen destek neyse vermekten geri durmayacağız. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Sadece Karayılan'ı değil ona destek olanları da bölüp parçalayın; Türkiye Cumhuriyeti devletinin birliğine kastedenleri, coğrafyamızın bölünmesini hedefleyenleri, insanlarımızı yıllardan beri katledenleri de bir değil 10 bine bölün, sonuna kadar arkanızda durmayan namerttir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)Sözlerimi daha fazla uzatmayacağım, zaman da doldu. Türk milletine düşman olan PKK bizim de düşmanımızdır; Türk milletine ilan ediyorum. PKK'yla dost olan da bizim düşmanımızdır. (İYİ PARTİ ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Herkes iyi bilsin ki PKK'ya düşman olamayanlar da asla ve kata bizim dostumuz olamaz. Aziz milletimize bu gerçeği haykırıyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Çok teşekkür ederim. (İYİ PARTİ ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Dervişoğlu.
İYİ PARTİ Grubu adına ikinci söz Sayın Türkkan'a ait.
Buyurun Sayın Türkkan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bugün her iki Bakanın Sayın Genel Başkanımızı ziyaret ederek bilgilendirmelerinden dolayı burada, aziz milletimiz huzurunda teşekkür ediyorum. Yalnız bir şey dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, Sayın Savunma Bakanı konuştuktan sonra bizim grubumuz da dâhil herkes alkışladı. Sayın Bakan, siz konuştuktan sonra biz alkışlayamadık, üzülerek beyan ediyorum. Sebebi neydi biliyor musunuz? Biz bugün siyasetten ari bir gündemle toplandığımızı düşünüyorduk ama baktık ki o siyasetin taassubuna kaptırmış kendinizi ondan çıkaramadınız. Üzüntülerimi ifade etmek istiyorum sadece.
ZAFER IŞIK (Bursa) - Sen de mi...
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Evet, ben de tabii bu minvalde devam edeceğim.
Öncelikle, şehitlerimizin Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından bombalanarak öldürüldükleri algısını yayma girişimlerini, PKK ve FETÖ algısıyla dünyada ve Türkiye'de bu algının yerleşmesine çaba sarf edenlerin hepsini müfteri ve alçak ilan ediyorum buradan. (İYİ PARTİ ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben size bir kronolojik açıklamada bulunmak istiyorum. Sene 2009, "Oslo görüşmeleri" olarak adlandırılan MİT-PKK görüşmeleri başladı. 11 Mart 2009, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ilerleyen günlerde Kürt sorununda çok iyi şeylerin olacağını söyledi. 9 Mayıs 2009, Sayın Abdullah Gül "Kürt sorunu Türkiye'nin birinci sorunudur ve mutlaka halledilmelidir." şeklinde bir açıklama yaptı. 31 Temmuz 2009, İç İşleri Bakanı Beşir Atalay, Kürt açılımı kapsamında yapılan temasları basına açıkladı "Bir aylık süre zarfında yaptığım görüşme ve toplantılar süreç açısından çok olumlu olmuştur." dedi. 5 Ağustos 2009, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kürt açılımıyla ilgili olarak DTP lideri Ahmet Türk'le bir araya geldi. 19 Ekim 2009, Abdullah Öcalan çağrısıyla 34 PKK üyesi Habur Sınır Kapısı'ndan girip teslim oldu.16 Ocak 2010, Beşir Atalay çözüm süreci doğrultusunda hazırlanan ve dört ayrı mekanizmadan oluşan insan hakları paketinin başlıklarını açıkladı, yol kontrollerinin azaltılması ve yayla yasaklarının asgari seviyeye indirilmesi yönünde valiliklere genelge gönderdi. "PKK'lıları görmezlikten gelin." dediği gündü bugünler. Evet, "PKK'lıları görmeyin." diye talimat verdiği günlerden bahsediyorum.28 Aralık 2012 "Biz PKK'yla görüşmedik, görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir." diyen dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Millî İstihbarat Teşkilatının, Kürt sorununa çözüm bulmak için Abdullah Öcalan'a ziyaretlerde bulunduğunu ifade etti.
15 Şubat 2013, Erdoğan, MİT ile Öcalan arasındaki görüşmelerin "İmralı süreci" yerine "çözüm süreci" olarak adlandırılmasının daha doğru olacağını söyledi. 3 Nisan 2013, Hükûmet, çözüm sürecini halk nezdinde tanımak ve teşvik etmek için akil adamlar adlı bir komisyon kurdu, PKK'yı aklama komisyonudur bu; tarih sizi bu yüzden affetmeyecek.3 Ocak 2014, Türkiye'de "Kürdistan" adıyla ilk siyasi parti kuruldu. 20 Ağustos 2014, MİT müsteşarı Hakan Fidan, İmralı'ya geçerek Abdullah Öcalan'la görüştü.21 Mart 2015, Diyarbakır'ın Nevruz kutlamalarında mektubu okunan Öcalan, PKK'ya çağrıda bulundu. 22 Mart 2015, Ukrayna dönüşü uçakta konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dolmabahçe açıklamasını doğru bulmadığını söyleyerek sürecin sonunu getirdi. İşte, ne olduysa bundan sonra oldu. Temmuzda ilk olarak polis memuru Vedat, daha sonra Semih, sırayla 13 tane askerimiz alçak PKK terör örgütü tarafından kaçırıldı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13 vatan evladımızı Gara'da şehit verdik. Operasyonda şehit olan 3 askerimizle birlikte tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine, sevenlerine başsağlığı diliyorum; milletimizin ve hepimizin başı sağ olsun.Burada, söylenecek çok şey var. Bugüne kadar zaten biz söyledik ama siz duymadınız. İktidar, maalesef ne söylediklerimizi dinledi ne çağrılarımıza kulak verdi ne de bu evlatlarımız için harekete geçildi, hiçbir şey yapılmadı. Trolleri yönetmekten ülkeyi yönetmeye fırsat bulamadınız. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Mecliste 8 Ocak 2019 tarihinde yaptığım konuşmada "1.540 gün önce Semih kaçırıldı." demiştim ve sözlerimi şu cümlelerle bitirmiştim: "Bu duyarlılık içerisinde devletimizi PKK'nın elinde bulunan bu askerle ilgili ciddi bir şekilde çalışma yapmaya davet ediyorum." demiştim. Kanser olduğu hâlde oğlunu görmeden ölmemek için direnen annenin hatırına, askerini gözleyen bütün aileler adına, bu devlete can vermiş bütün şehitler adına, bu devlete uzvunu kaybetmiş, sakat kalmış bütün gaziler adına Türk milletinin bir ferdi olarak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, bu Mecliste bulunan herkesi bu konuda duyarlı olmaya davet etmiştim; herkes sustu, herkes unuttu, sanki Semih hiç yaşamamış gibi, sanki PKK'nın elinde 12 tane canımız yokmuş gibi davrandınız. 2019 yılında HDP Grubuna hitaben IŞİD'in kaçırdığı Ezidilerden bahsedince ben de sizlere bizim kaçırılan askerlerimizi sordum, hiç sesiniz çıkmadı, hiç. Bunu da tarih yazacak, bunu da bir kenara not ettim. IŞİD'in yaptığı zulümler söylenirken PKK'nın yaptığı zulümlere hiç değinmediniz. O yüzden "Benim teröristim, senin teröristin." çizgisinden ayrılmadığınız sürece bu milletin karşısında suçlu ilan edileceksiniz.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Seçim ittifakını kim yaptı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - "Senin teröristin, benim teröristim." meselesi, AKP'yi getirdiği noktaya sizi de getirecektir, evet. Bu da aslında Türkiye'nin dibine dinamit koymaktır, yanlış yapıyorsunuz. 12 asker ve polis, 2 MİT görevlisi yıllardır PKK'nın elindeydi, o zaman HDP'den hiç ses çıkmadı. Yani burada IŞİD'i tartışırken asker ve polis katilini, polislerini kaçırıp kaç yıldır elinde tutan PKK'dan bahsedemediniz hiç. PKK'ya karşı sessiz kalıp diğer terör örgütlerinden bahsederseniz bu konudaki samimiyetiniz her zaman sorgulanacaktır. Eğer bir zulümden bahsedecekseniz zulmün ismine göre saklı tutmayın; PKK'nın zulmünden de bahsedeceksiniz, IŞİD'in zulmünden de bahsedeceksiniz, FETÖ'nün zulmünden de bahsedeceksiniz.
14 Şubat günü Semih'le beraber 12 vatan evladımızın şehit olduğu acı haberi geldi. Hain terör örgütü PKK'nın 2015-2016 yılları arasında kaçırdığı, yıllardır haber alınamayan tam 13 güvenlik görevlimizi bir mağarada infaz ettiği ortaya çıktı. 13 tane vatan evladımızın katledildiği mağara bildiğimiz bir mağara değil, verilen bilgiye göre 9 odalı, 7 demir kapılı, 3 girişi olan bir mağara. Yıllarca PKK'nın hamiliğini yapan Amerika Başkanı Trump, hani "Dostum" dediğiniz Trump var ya, Brunson'ı isterken, o Papaz Brunson'ı isterken hiç bu konu gündeme geldi mi çok merak ediyorum. Dünyayı ayağa kaldırdı Amerika bir papaz için. Siz bu rehinelerle ilgili tek bir laf edebildiniz mi, tek bir laf? En azından bunun dünya kamuoyuna duyurulmasına katkıda bulunurdu. "PKK'nın kaçırdığı askerlerimiz var." denilebilirdi. Bunu hiç gündeme getiremediniz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bunun nedenini, nasılını konuşmak yerine, maalesef işi yine iç siyasetin malzemesi hâline getirdiniz. Öcalan'a "Bize mektup yaz, biz oy alalım." demek yerine, orada tutulan Öcalan'a bu konuda herhangi bir şey söylediniz mi merak ediyorum. Mektup yazdırmak yerine "Şu rehineler, ne oluyor bu rehineler? Senin kurucusu olduğun bu PKK ne yapıyor?" demek yerine, siz "Seçimler için bize oy verin, mektup yazın." dediniz, hiç bu rehinelerden bahsetmediniz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Başarısız oldunuz, kabul ediniz bunu, lütfen kabul ediniz.
Harekât başarılı olunca herhangi bir harekât, Sayın Cumhurbaşkanı ekranlarda. Harekât başarısız olunca savunmak, anlatmak Genel Kurmay Başkanına düşüyor maalesef. Yani başarılı olunca siyasiler sahipleniyor, başarısız olunca askerler kamuoyunun karşısına çıkıyor maalesef Sayın Bakanım. Sayın Cumhurbaşkanı Rize'de yaptığı açıklamada, sınır ötesi operasyonunun hedeflerinden birinin de şehit olan 13 evladımızın kurtarılması olduğunu ancak başarılamadığını söyledi. Şimdi soruyorum Sayın Bakan: 13 vatandaşımızın kurtarılması amacıyla başlatılan operasyondaki başarısızlığın suçlusu kim? Bunu size sormak istiyorum, sorumlusu kim? Bir de esir meselesi var Sayın Bakan. Esir, savaşlarda devletler arasında yapılan meselede ortaya çıkan bir tanımdır. PKK ne zaman devlet kurdu da bizim haberimiz yok, siz "esir" diye bahsediyorsunuz! (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Başarısızlığın sorumluluğu ile suçlu psikolojisiyle ne yaptığınızı şaşırmış durumdasınız ama artık masal anlatmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZAFER IŞIK (Bursa) - "Savaş esiri" diye bir tabir var.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz?
BAŞKAN - Son bir dakika veriyorum ben.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Ama artık masal anlatmayı bırakmanız lazım. Masalları anlattığınız yüreğinizdeki gam acının olmadığı maalesef partinizin Rize Kongresi görüntülerinde düpedüz ortaya çıktı. O kongrede gülünecek bir şey var mı arkadaş ya! (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Ben 4 çocuk evladı bir babayım, 1 evladımın kılına zarar gelse dünyayı dar ederim adama, 13 evlat gitmiş, gülmek ne demek ya! (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Böyle bir şey olur mu? Eğer sinir bozukluğuysa anlayabilirim ama bu gülmeye tahammül edemiyorum, bu gülmeyi kabul edemiyorum, anlayamıyorum, bilin istedim.
ZAFER IŞIK (Bursa) - Sayın Bakanı eleştirdiniz ama bu konuşmayı Sayın Bakanın konuşmasından sonra mı hazırladınız?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - "Bölücü terör örgütü 1984 yılından bugüne kadar 30 bin insanımızı aynı şekilde katletmiştir. Gelin, bu alçakların gerçek yüzünü iyi tanıyın." diyorsunuz. Ben de buradan diyorum ki: Siz onları çok iyi tanıdığınız için mi 2009 yılında çözüm sürecini başlattınız, siz onları çok iyi tanıdığınız için mi kırmızı halı sererek davulla, zurnayla, lahmacunla karşıladınız? Siz onları çok iyi tanıdığınız için mi Kandil ve Mahmur'dan gelen teröristleri Habur'da kurulan ve "çadır mahkemeleri" adı verilen mahkemede sözüm ona yargılayıp serbest bıraktınız? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Siz niye ittifak yaptınız?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Siz onları çok iyi tanıdığınız için mi 30 Eylül 2012 tarihinde AK PARTİ Kongresinde PKK hamisi Barzani'yi davet edip ayakta alkışladınız, "Türkiye, seninle gurur duyuyor." dediniz?
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - İttifakınız ne oldu sizin?
ZAFER IŞIK (Bursa) - HDP'yi ağır şekilde eleştirdiniz, HDP sıralarından niye ses çıkmadı?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Türkiye'nin canını yakan her konuyu iç siyasete malzeme yapmak, bu ülkenin en talihsiz dönemi demektir.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
ZAFER IŞIK (Bursa) - Sayın Bakanı eleştiriyorsun, siyasi konuşma hazırlayıp
gelmişsin buraya!
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Orada "tutsak" diyor, cevap versene! Her gün "tutsak" diyor! Her gün "tutsak" diyor, cevap verin o zaman!
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Özlem Hanım, isterseniz konuşmaların sonunda bir değerlendirme yapın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Başkanım, o zaman çok kopukluk olacak. Bir cümle söylemek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkanım, şimdi, bakın, size "Evet." derken tebessüm ettim; insanız yani. Hayat böyle bir şeydir. Yani, acınız varken düğün evinde, cenaze evinde bir taraftan ağlarsınız, o anlık bir şey için bir tebessüm edersiniz; insan olmak böyle bir şeydir. Bu, yüreğinizin yanmadığı, kanamadığı anlamına gelmiyor. Hoş, bunun için söz almadım ama şunu söyleyeceğim: Bakın, Sayın Türkkan kürsüye geldiği zaman güzel bir başlangıç yaptı, "Bombalama meselesinde FETÖ ve PKK'lılar bombayla öldürüldüğünü söylüyorlar; bunu kınıyorum, lanetliyorum." dedi ve biz de kendisini alkışladık eğer gördüyse. Fakat konuşmanızın devamında Sayın İçişleri Bakanımızı siyaset yapmakla itham ettiniz, siyaset yaptığı için alkışlamadığınızı söylediniz. Kaldı ki tek bir cümle söyledi yani "Yan tarafınıza bakınız." dedi, tek bir cümle. Ama bakıyorum, Sayın Türkkan, sizin konuşmanız başından sonuna siyaset, başından sonuna. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O yüzden ya bunu söylemeyin ya söylüyorsanız da kendiniz yapmayın ki inandırıcı olsun.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Şimdi, söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Muhammed Levent Bülbül'e aittir.
Buyurun Sayın Bülbül. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis İçtüzüğü ‘nün 59'uncu maddesi gereğince, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, Millî Savunma Bakanımız Sayın Hulusi Akar'a ve İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu'ya, vermiş oldukları bilgiler ve göstermiş oldukları kararlılık dolayısıyla teşekkürlerimizi sunmak istiyorum.
10-13 Şubat 2021 tarihleri arasında icra edilmiş olan Pençe Kartal-2 Harekâtı ile Irak'ın kuzeyinde yer alan Gara bölgesindeki terör hedefleri yok edilmiş, en az 53 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Pençe Kartal-2 Harekâtı sırasında göğüs göğüse yaşanan çarpışmalarda Yüzbaşı Burak Coşkun, Yüzbaşı Ertuğ Güler ile Kıdemli Başçavuş Harun Turhan şehit olmuştur. Yine, harekât kapsamında gerçekleştirilen mağara operasyonunda daha önceden PKK terör örgütü tarafından kaçırılmış olan ve bu mağarada bulundukları anlaşılan 13 değerli vatan evladı kurtarılacakları sırada teröristler tarafından yakın mesafeden başlarından vurularak kahpece katledilmişlerdir. Kamuoyuna yansıyan şehit haberleri milletçe bizleri acıya boğmuş, yüreklerimizi yakmıştır. Kahraman şehitlerimize Allah'tan rahmet, acılı ailelerine ve milletimize baş sağlığı diliyorum. Harekât sırasında yaralanmış olan gazilerimize de buradan acil şifalar dilemek istiyorum.
Pençe Kartal-2 Harekâtı kapsamında, Türkiye sınırına yaklaşık 40 kilometre mesafede bulunan ve birden fazla yüksek dağ silsilesinden oluşan Gara bölgesi bugüne kadar PKK terör örgütünün derinliği ve sarplığı nedeniyle güvenli bulduğu, saklanma ve sığınma bölgesi olmuştur; Pençe operasyonlarının daha önce yapılan Pençe operasyonlarının etkisiyle de terör örgütü mensupları bu bölgeye çekilmişledir. Çekilme ve toplanma hareketini dikkatle takip etmiş olan Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgeye yönelik eşine az rastlanacak derecede zor ve başarılı bir operasyon gerçekleştirmiştir. Teröristler devamlı olarak kuzeyden saldırı beklerken bu defa güneyden gelinerek şok bir operasyon, bir harekât gerçekleştirilmiştir. PKK terör örgütünün Kandil-Sincar arasında bulunan çok önemli bağlantı ve geçiş noktalarına yapılan harekâtta terör örgütüne ait çok sayıda silah ve mühimmat da ele geçirilmiş, örgüt tarafından kullanılan sığınak ve depolar yok edilmiştir. Terör örgütü mensuplarının büyük bir şok yaşadığı ve bölgede kaçacak delik aradıkları ve pek çoğunun aralarında yapılan telsiz çağrılarını dahi cevaplayamadıkları, moralman psikolojik olarak da bir çöküntüye uğradıkları tespit edilmiştir.Türkiye bu harekâtla bir defa daha imkân ve kabiliyetini bütün dünyaya kanıtlamıştır. Dünyada ender orduların gerçekleştirebileceği bu harekâtla Kandil ve Sincar gibi derin bölgelere harekât yapılabilme imkânı ortaya koyulmuştur. Ülkemizin Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51'inci maddesinden, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakları kapsamında gerçekleştirdiği Pençe Kartal-2 Harekâtı
inşallah, Kandil'e ve Sincar'a yapılacak olan operasyonların habercisi olacaktır. Hain terör örgütü PKK'nın yuvalandığı Kandil ve Sincar yok edilmeli, onun katil ele başları etkisiz hâle getirilmeli ve Türk milletinin, analarımızın intikamı alınmalıdır.Daha önce ifade etmiş olduğumuz gibi bu saatten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamalıdır. Türkiye coğrafyanın derinliklerine inerek hain, bölücü terör örgütünün yuvalandığı yerleri karargâh olarak kullandığı bölgeleri yok etmek durumundadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu noktada, devletimize ve Hükûmetimize sonuna kadar destekçi olduğumuzu buradan bir defa daha dile getirmek istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Terörle mücadele sahada, coğrafyanın derinliklerinde bu kadar yoğun bir şekilde devam ederken, sosyal medyada büyük bir propaganda savaşı verildiğine hep birlikte şahit olmaktayız. Sahte hesaplarla, bot hesaplarla, PKK, FETÖ yönlendirmesiyle hareket eden sosyal medya mecrasındaki hesaplarla bugün çok büyük bir tezvirat, çok büyük bir terör propagandası yapıldığını ve bu terör propagandasına, bu tuzağa "Muhalifim." diyerek, masumane niyetlerle dahi olsa düşenlerin olduğunu hep birlikte görmekteyiz. Bu noktada, devletimizin sahada almış olduğu güvenlik tedbirleriyle birlikte bu hain terör propagandasına karşı da gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini burada bir defa daha dile getirmek istiyorum. Bizler bu noktada devletimizin, milletimizin sözcüleri olarak PKK'yla, FETÖ'yle ve bütün hain terör örgütleriyle mücadelede birlikte, beraber şekilde hareket ederek inşallah bu terör örgütlerinin kökünü kazıyacağız. Milliyetçi Hareket Partisi dün de bugün de milletimizin bekasına yönelen bu tür tehditlerin ortadan kaldırılması için canıyla, her türlü varlığıyla, devletiyle ve milletiyle beraber olacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şimdi, söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç'a ait.
Buyurun Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın vekiller; öncelikle Gara'da savunmasız insanlara yönelik yapılan katliamı en sert biçimde kınıyoruz; ölenlere rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyoruz. Uluslararası insancıl hukukun ağır bir ihlali olarak değerlendiriyoruz bu durumu.Şimdi, bu konuyu tartışırken ve konuşurken geçmişten kopuk olarak ele almak mümkün değil. Önce bir hatırlatma yapmak istiyorum: 1990 ile 2012 arasında -yani yirmi iki yıl boyunca- güvenlik güçlerinden, güvenlik kuvvetlerinden alıkonulmuş olan kişi sayısı 350 civarında ve bütün bu süre boyunca -yani yirmi iki yıl boyunca- bu alıkonulmuş olan asker, polis, koruculardan hiçbiri ölmeden ve hiçbirinin burnu kanamadan tekrar geri alınmışlar; bu bütün kayıtlarda vardır, tam sayıyı "350 civarında" diye hatırlıyorum. Neden böyle olmuştur, bu soruyu sormamız gerekiyor. Neden ve nasıl böyle olmuştur? Nedeninin cevabı şudur: Siyaset devreye girmiştir o yıllarda; devreye girmiştir ve heyetler oluşturulmuştur. Bu heyetler çeşitli siyasi partilerden, sivil toplum kuruluşlarından, tek tek aydınlardan oluşan heyetlerdir, üstelik farklı siyasi partilerden oluşan heyetlerdir ve bu heyetler gidip diyalogla, görüşerek, ikna ederek, konuşarak hiçbir kişinin burnunun kanamasına yol açmaksızın onların hepsini geri alıp gelmişlerdir. Çok örnek vardır, vaktim yetmeyeceği için tek tek anlatamam ama hepsi kayıtlı olarak elimizde vardır. Bu heyetlerin içinde sizin öncünüz olan siyasi partiden insanlar da yer almıştır; Adalet ve Kalkınma Partisiyle aynı kulvarda mücadele etmiş ama sonra kapatılmış olan partilerden insanlar da yer almıştır.Şimdi, bu çok önemli; bu sefer bu olmadı. Neden? Çünkü siz iktidar olarak siyasetin devreye girmesini engellediniz, siz engellediniz. Yaşanan bu ölümlerin siyasi sorumluluğu iktidardadır, maalesef iktidardadır. (HDP sıralarından alkışlar)
OYA ERONAT (Diyarbakır) - Yuh olsun! Yuh!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Şimdi, bakın, bunu örnekleriyle de anlatacağım. Güvenlikçi politikalar ve uygulamalara kendinizi o kadar kaptırdınız ki siyaseti devre dışı bıraktınız, diyalogu, diplomasiyi devre dışı bıraktınız, siyaseti eksik hâle getirdiniz çünkü derdiniz güvenlikçi politikalarla bir çözüm yaratmaktı. "Bu bir çözümsüzlüktür." dedik, anlatamadık size.
Şimdi, bakın, bu son durumla ilgili -Sayın Lütfü Türkkan da söyledi, burada yok şimdi ama dinlediğini umuyorum- ne olmuş, alıkonulmuş insanlarla ilgili partimiz ne yapmış bugüne kadar? 5 kez bu aileler Meclis grubumuzu ziyaret etmişler ve Grup Başkan Vekillerimizle kameraların önünde görüşme yapmışlar. Döneceğim, ne demiş Grup Başkan Vekillerimiz diye. 4 kez Genel Kurul konuşması yapılmış bu konuda partimiz tarafından, 3 basın toplantısı yapılmış, aileler grup toplantımıza katılmışlar, araştırma ve soru önergeleri verilmiş. Tarihlerini de söyleyeyim bunların hepsinin size. Bakın, 26 Kasım 2015'te İdris Baluken -şimdi cezaevinde, sizin rehineniz olan İdris Baluken- ailelerle görüşmüş, 26 Kasım 2015'te açıklama yapmış, Meclis Genel Kurulunda konuşma yapmış, ailelerin yanında açıklama yapmış "Bu sorun acilen çözülmelidir." diye; video ve Meclis kayıtları var, bakarsınız. 15 Aralık 2015'te yine İdris Baluken Mecliste, Genel Kurulda konuşma yapmış. 17 Aralık 2015'te İdris Baluken araştırma önergesi vermiş, sizin oylarınızla reddedilmiş. 23 Aralık 2015'te yine İdris Baluken'i aileler ziyaret etmiş, listesi var kimlerin geldiğinin. Devam ediyorum, 23 Şubat 2016'da yine ziyaret var ailelerden, 23 Şubat 2016'da ayrıca grup toplantımıza katılmışlar. 23 Aralık 2016'da Ahmet Yıldırım'ı -o zaman Grup Başkan Vekilimiz- ziyaret etmişler. Aradan üç yıl geçmiş, 29 Mayıs 2019'da Fatma Kurtulan ve ben, Grup Başkan Vekili olarak ailelerle buluşmuşuz grup salonumuzda ve kameralar eşliğinde konuşmuşuz. Sonra 29 Mayıs 2019'da Fatma Kurtulan bunu Meclis Genel Kuruluna getirmiş. 12 Haziran 2019'da Nimetullah Erdoğmuş Meclis Başkan Vekilimiz, Genel Kurul konuşmasında gündeme getirmiş meseleyi. 6 Eylül 2019'da ben basın toplantısı yapmışım, Mecliste gündeme getirmişim. 11 Eylül 2019'da Eş Genel Başkanımız Mithat Sancar İHD ziyaretinde gündeme getirmiş meseleyi. 6 Kasım 2019'da ben Genel Kurulda konuşma yapmışım bu konuda.Şimdi bu örnekleri size söylüyorum, daha başka örnekler de var. Ne demişiz bu konuşmalarda; mesela, ben ne anlatmışım? Burada, tutanaklarda, açın, Meclis tutanaklarında; bakın, demişim ki ailelere: "Sizin alıkonulan çocuklarınızla ilgili biz üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız. Mecliste bulunan diğer partiler de eğer bu konuda bir anlayış birliğine sahipse bu konuda gereken adımları birlikte atalım. Hem partiler olarak hem sivil toplum kuruluşları olarak, insan hakları dernekleri olarak, alıkonulan asker ve polis çocuklarının hepsini ailelerine geri getirecek adımları hep birlikte atalım. Bir tek önemli şey var, iktidarın bu konuda bir güvence vermesi gerekiyor." "Bu konuda hâlâ aynı şeyi söylüyoruz." demişim, "Defalarca söyledik." demişim, bunların hepsini ben burada, Genel Kurulda konuşmuşum. Siz bunların hiçbirini duymamışsınız, bunların hiçbirine cevap vermemişsiniz. Şimdi ben size onun için diyorum "Siyasi sorumlusu sizsiniz bu işin, biz değiliz" diye. Ama buradan bir iş çıkarmaya çalışıyorsunuz. Nedir çıkarmaya çalıştığınız şey? "Acaba HDP'yi kriminalize edebilir miyiz? Acaba HDP'nin üstüne bazı şeyleri yıkabilir miyiz? Acaba HDP'yi bu toplumda yeniden tartıştırıp kapatma mapatma meselelerini gündeme getirebilir miyiz?" Yapamazsınız bunları çünkü biz bu ailelere de söz vermişiz, üzerimize düşen neyse yapacağız diye, sizin de önünüzde bu lafları etmişiz; bunu da size hatırlatayım. Bakın, bir tane daha, İçişleri Bakanı söyledi Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan'la ilgili; hatırlatayım, 2014, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve Selahattin Demirtaş, üçü bizzat Lice'ye, dağlara çıktılar, 3 uzman çavuşu sağ salim aldılar getirdiler, bunları unuttunuz mu? Siz unutmadınız, kayıtlarınızda vardır, açıp bakın bunların hepsine. Niye bunların hepsini söylüyorum? Bakın, sayın iktidar, bu tutumu değiştirmenin ve açık tartışmanın gereği vardır, çok açık. Çünkü biz dün ne söylüyorsak bugün de söylüyoruz, ben dün bu Meclisin kürsüsünde ne söylediysem bugün de bunu söylüyorum, yarın da bunu söyleyeceğim. Biz, barış olsun, bir tek ocağa ateş düşmesin, bir tek gencimiz…
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) - Yalancısınız, yalancısınız, yalancısınız!
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - …kim olursa olsun bir tek gencimiz daha yaşamını yitirmesin, ister Türk ister Kürt olsun, hiçbir gencimiz ölmesin diye mücadele ediyoruz ve bu mücadelede her zaman diyoruz ki: "Kürt sorununda demokratik ve barışçı çözümü gerçekleştirmek için bizler adım atmaya hazırız, üzerimize düşen varsa yapmaya hazırız, her türlü fedakârlığı yapmaya hazırız. Türkiye'nin hiçbir sorununu şiddet yoluyla çözemeyiz, şiddet uygulayarak sonuç alamayız. Şiddetsiz bir şekilde, müzakere ederek, diyalog yoluyla, konuşarak, tartışarak bütün sorunlarımızı çözebiliriz Kürt sorunu başta olmak üzere." "Hiçbir sorunumuz yoktur ki konuşarak çözemeyelim." diyoruz. Bunu size bir kez daha hatırlatıyorum ve bunun gerçekleşebilmesi için üzerimize düşenleri yapmaktan da sizin bütün politik ve fiilî saldırılarınıza rağmen vazgeçmiyoruz; inatla barış elini uzatmaya devam ediyoruz. Demokratik çözümü, barışı, şiddetsiz çözümü hep birlikte gerçekleştirebilmek için bu Meclisteki bütün partilere sesleniyoruz, sadece iktidar partilerine değil, muhalefete de sesleniyoruz "Ancak hep birlikte bu sorunu çözebiliriz, hep birlikte sorumluluk üstlenirsek bu sorunun şiddetsiz çözümünü sağlayabiliriz. Türkiye'ye barış gelir, Türkiye'ye huzur gelir, Türkiye'ye refah gelir." diyoruz ama bunu nedense bir türlü anlatamıyoruz. Neden?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Buyurun toparlayın.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Çünkü sizin içinizdeki birileri güvenlikçi politikalarla, yıllardan beri uygulananların tekrar edilmesiyle bir sonuç alınacağını düşünerek bu politikaları ve uygulamaları sürdürüyorlar. Yanlış yapıyorlar. Bir kez daha vurgulayalım: Yanlış yapıyorlar ve bu yanlışın neresinden dönülürse hepimiz için, bütün toplum için bu kârdır, bunu bir kez daha vurgulayalım. O zaman bir tek kişinin bile artık canı yanmadan, bir tek ocağa bile ateş düşmeden ve Türkiye sadece içeride değil, dışarıda, Orta Doğu'da bir bölge gücü olacaksa eğer, demokrasisiyle, barışıyla, Türk ve Kürt halklarının birlikte, el ele mücadele etmesiyle ve Türkiye'nin refahını ve huzurunu birlikte sağlamalarıyla olabilir, bunu da bir kez daha vurguluyoruz ve bu teklifimizi bütün kamuoyu önünde halklarımıza bir kez daha iletiyoruz.
Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına ikinci söz Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş'a aittir.
Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)
HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizi izleyen değerli halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, Gara'da 13 kolluk gücü ve istihbarat görevlilerinin katledilmelerini kınıyorum, ailelerine, sevenlerine ve tüm Türkiye'ye başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum, Allah'tan rahmet ve sabır diliyorum ailelerine. Evet, hakikaten zor bir gün. Hepimizi derinden sarsan, yasa boğan, canımızı yakan bir olay üzerinde konuşmanın, bir kadın olarak, bir anne olarak da kolay olmadığını söylemek istiyorum. Konuşmama geçmeden önce, bir iki notum var, öncelikle Sayın Meclis Başkan Vekiline. Meclis Başkan Vekillerinin İç Tüzük'e göre görevleri belirlenir; onların görevi Meclisteki bütün milletvekillerinin hukukunu gözetmektir ve tarafsız bir şekilde Meclisi yönetmektir. Bugün girişte yapmış olduğu konuşmayı kabul edilemez bulduğumuzu ve ileriki oturumlarda buna dair görüşmelerimizi -bu gündemde değil- paylaşacağımızı ifade etmek istiyorum.
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) - Ben de ayakta alkışlıyorum(!)
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Provoke etmeye çalışmayın ya, boş verin ya.
Evet, diğeri, Eş Genel Başkanımız Sayın Pervin Buldan'a ilişkin Sayın İçişleri Bakanı bir şey söyledi. Ben kendisiyle konuştum, sanırım kendisi de Sayın Çalık'ı aradı. Olay şu: Çözüm sürecinin devam ettiği dönemde Sayın Çalık Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan'a bir annenin çocuğunu arayışını anlatmış "Bir şey yapabilir miyiz? Kötü durumda." diye, o da demiş ki: "Süreç devam ediyor, bir ilgilenelim, elimizden geleni yapalım." Sonra da aramış -bana aktardığı- demiş ki: "Umarım en kısa sürede döner, ailesine kavuşur ve annesine de selam ve sevgilerimi iletin." Yani olay anlatıldığı gibi değil; bir misafir etme, böyle keyifle anlatma gibi bir durum asla söz konusu değil, bu da paylaşacağım ikinci not. Üçüncü not: Yine Sayın Soylu, İnsan Hakları Derneğine, üyesi olduğum, 1988 ve 1994 yılları arasında Diyarbakır'da yöneticiliğini yaptığım İnsan Hakları Derneğine hakikaten asla kabul edemeyeceğim sözler sarf etti. Yani İnsan Hakları Derneğinin raporu elimde, tamamen uluslararası insancıl hukuk, Cenevre Savaş Konvansiyonu, uluslararası teamüller ne diyor bunu kendisi objektif bir şekilde açıklamış. Yani bence sorun insan hakkıyla… İnsan Hakları Derneğinin bu şekilde hedef gösterilmesini kabul etmiyoruz. İnsan haklarını savunmayla ve insanların haklarıyla ancak bir hukuk süjesi olduğu gerçeğini akıllardan hiç kimsenin çıkarmaması gerektiğini de önemle ifade etmek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar) Türkiye'deki kurumları, odaları, insanları, partileri bu şekilde hedef göstererek, ötekileştirerek ne Türkiye toplumuna ne Türkiye'nin geleceğine ne de bu Meclise hiçbir fayda sağlamadığınızın yine altını çizerek belirtmek istiyorum. Evet, bugün yaşamını kaybeden, katledilen insanlar aramızda değil, anne-babaları yastalar ve biz burada Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak oturuyoruz, konuşuyoruz, değerlendiriyoruz. Dileğimiz, temennimiz ve yaklaşımımız budur ki Halkların Demokratik Partisi olarak, ölümler siyaset malzemesi olmasın. Burada ilk günden itibaren partimize Gara üzerinden yapılan saldırıları kesinlikle korkunç ve dehşet verici bulduğumu ifade etmek istiyorum. Daha cenazeler morgdayken, daha aileler teşhis etmemişken, daha olay tartışılmaya bile başlanmamışken partimizin bu şekilde hedef gösterilmesi, "HDP kapatılsın." sözleri ve "Muhalefet tercihini yapsın." yani muhalefete yönelik büyük sözler söylendi aslında iktidarın bu olaya nasıl yaklaştığını da bize ve tüm Türkiye'ye gösterdi. Biz bunlara cevap vermedik çünkü biz ölümler üzerinden, yas üzerinden, aileler henüz taziye evindeyken bunlara yanıt vermeyi Halkların Demokratik Partisi olarak kendi ilkelerimize ve programımıza asla uygun görmüyoruz.
Evet, bugün aslında Gara'yla ilgili Sayın Zengin'e söyledim bir önerge verecektik fakat bilgilendirme olacağı için bu önergeyi vermedik ve geldik nasıl olsa konuşacağız. Önümüzdeki günlerde, yarın ya da öbür gün onu grup yönetimimizle konuşacağız, bu önergemizi getireceğiz. Biz hakikaten daha önce de verdiğimiz gibi soru önergesi, araştırma önergeleriyle de bu meselenin de ve daha birçok meselenin bugün konumuz Gara olduğu için söylüyorum ve kaçırılan, alıkonulan kolluk gücü olduğu için söylüyorum: Bu Meclis çatısı altında araştırılmasını istiyoruz, Meclisin görev almasını istiyoruz ve bu konuda tek bir gün hiçbir olaydan altını çizerek söylüyorum hiçbir olaydan kaçmadık, hepsini araştıralım dedik. Biz verdik, burası reddetti; biz verdik, burası reddetti. İşte, size bir örnek: Evet, burada elimde bir Meclis tutanağı var; zamanım sınırlı, hepsini okuyamayacağım. Evet, sevgili İdris Baluken ve o dönem Mardin Milletvekilimiz konuşmuş, önerge reddedilmiş, araştırma önergesi bu. Kaç yılında biliyor musunuz değerli milletvekilleri? 17 Aralık 2015. Ya, 17 Aralık 2015'te biz bu meseleyi araştıralım, sağ salim evlerine gelsinler, annelerine, babalarına, çocuklarına kavuşsunlar diye önerge vermişiz, çıkıp AKP sözcüsü Metin Külünk ne demiş, bir cümlesini söyleyeceğim. Demiş ki: "PKK'nin elindeki asker ve polislerimiz üzerinden Türk devletini pazarlık masasına oturtmaya gücünüz yetmeyecektir." Şimdi ne alakası var? Bugüne kadar -diğer Grup Başkan Vekilimiz ayrıntılı anlattı- kaç defa girişim oldu? İlk defa bu kadar vahim bir olay yaşanıyor, alıkonulanlar canından oluyor, yaşamlarını yitiriyor. Her seferinde götürülüyor, sivil toplum, partiler, akil insanlar sağ salim getiriyorlar. Bu sefer niye getirilmedi? Asıl bu sorunun cevabını bulmamız lazım.
Sayın Lütfü Türkkan bize epey laf söyledi ama ona cevap yerine değil, sadece Genel Başkanlarının İçişleri Bakanı olduğu dönemde de böyle bir heyetin olduğunu hatırlatmak isterim. (HDP sıralarından alkışlar) 8 Aralık 1996 tarihinde, evet, Refah Partisi Milletvekili Fethullah Erbaş, İHD ve MAZLUMDER'in de olduğu bir heyet gidip uzman çavuşlardan oluşan bir ekibi, kolluk gücünü teslim almış ve İçişleri Bakanı olarak sizin Genel Başkanınız buna karşı durmamış. Bugün siz Genel Başkanınıza mı aykırı davranıyorsunuz, düşünceniz mi değişti, bunu da anlayamadım doğrusu çünkü bu başka bir şeydir, bu yaşamdan yana olmaktır. Biz Halkların Demokratik Partisi olarak bütün saldırılara, bütün suçlamalara, bütün kutuplaştırmalara, bütün hakaretlere rağmen ve ödediğimiz bu kadar büyük bedele rağmen, burada hep ne dedik biliyor musunuz? Demokrasi, eşitlik, özgürlük, Kürt sorununun demokratik çözümü dedik. Tek bir gün ağzımızdan başka bir söz duymadınız. Bunu söyleyerek hepinizin -"hepinizin derken" tırnak içinde söylüyorum- bir kısmınızın, özellikle iktidar grubu ve ortağının suçlamalarına maruz kalıyoruz, farkındayız ama biz yaşam siyasetini iliklerimize kadar hissediyoruz. Biz yaşatmak için buradayız, öldürmek ya da ölüme seyirci kalmak için değil. Bir de HDP'ye saldırılarda son dönemlerde şöyle bir şey moda oldu. HDP ve seçmenlerini ayıran sanki 6,5 milyon insan, aileleriyle beraber 20 milyon insan bizi hiç desteklemiyormuş gibi bize atıp tutuyorsunuz. Ya, bize saldırmıyorsunuz, Türkiye yurttaşlarına saldırıyorsunuz. Tercihlerinden dolayı sizin hakaret, küfür, aşağılamalarınız bize değil sadece, bizi destekleyenleredir. Yani biz ile seçmenlerimizin arasına böyle bir ayrım koymanıza da acı acı gülümseyerek bakıyorum. Biz nasıl sizin seçmenlerinize laf söyleyemeyeceksek… Bir parti halktan destek alıp buraya gelmişse bu düşüncelerimize oy vermiş arkadaşlar. Biz uzaydan gelmedik; biz seçim meydanlarında, mitinglerde, televizyonlarda, gittiğimiz evlerde buradaki konuşmalarımızı anlatıyoruz, biz başka bir şey anlatmıyoruz ve bu konuşmalarımız, bu siyasetimiz halktan destek görüyor. Bizi Meclise 3'üncü büyük parti olarak gönderiyorlar. Bu nedenle herkesin siyasette sözlerine, yaklaşımına, böylesi kritik dönemeçlerde ve her zaman dikkat etmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Beştaş.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Açıkçası, bugün siyaset yapmak üzerinden söz almadık, burada kimseye cevap vermek gibi bir telaşımız da yok, farkındasınız çünkü şu anda bütün Türkiye bu acı olayın aslında nasıl olduğunu merak ediyor, burada ne konuşulacağını merak ediyor, ayrıntıları soruyor. Evet, 42 uçak ve tonlarca -galiba- kazan bombasıyla bir operasyonda ölümlerin olması tabii ki normal. Bunu herkes anlıyor ama bunu bugün konuşma zamanı değil. İleriki günlerde araştırma önergeleri vereceğiz. Bu konuda insancıl hukuk şunu söyler: "Devletlerin çatışmanın tarafı olmayanlara yönelik can güvenliklerini koruma yükümlülüğü var." Burada bunu bugün değil ama önümüzdeki günlerde, bu acı günler biraz geçince tabii ki tartışmaya devam edeceğiz.
Bizi izleyen herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Beştaş, bizim tarafımız bellidir; Türkiye'dir, Türk milletidir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
Benim konuşmamda Türkiye'nin birliği vardır, devletin yüceliği vardır, sırtını PYD'ye dayayan alçaklara karşı bir cevap vardır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Bundan rahatsızlık duyduğunuz için çok mutlu olduğumu ifade etmek isterim. Sözümün sonuna kadar arkasındayım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Böyle bir usul yok.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın Zengin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Şu anda söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Zengin'e söz verdim. Buyurun oturun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkanım, ben her iki grup başkan vekiline genel bir şey ifade etmek istiyorum. Şimdi, çok ısrarla bir soruyu soruyorlar: "Daha evvel getirilmişti, şu anda niye getirilmedi?" sorusu var. Şimdi bu soru hem eksik bir soru yani ortadan bir soru. Bunun başı olması lazım. Başı şu: Niye kaçırıldılar? Hangi saikle kaçırılıyorlar masum insanlar? Niçin kaçırılıyor? Yani bir eylemin ortasında değil, bir şey değil. Bir öğretmen niye kaçırılır? Evlenmeye giden bir delikanlı niye kaçırılır? Annesinin baklavasını yemeye giden bir çocuk niye kaçırılır, nedir bunun sebebi? Şimdi, bu konuşmaların tamamında biz şunu görüyoruz, ben bu kürsülerde hiçbir gün "Ya, bu PKK neyin nesidir, neden bu yapılıyor?" Bu sorular soruldu mu bugüne kadar? Hayır, sorulmadı. Şimdi, Sayın Oluç güzel bir şey söylüyor, diyor ki: "Siyasetin gücü." Ben kendilerine şunu tavsiye ediyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN - Buyurun toparlayın.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Siyasetin gücü kendi siyasetlerini dönüştürmektir, kendi siyasetlerini milletin, kendilerini destekleyen insanların sesi hâline getirmektir. Fakat onlar bugüne kadar kürsülerde maalesef PKK'nın yaptıklarını normalleştiren şeylerden bahsettiler, bugün de aynı şeyi yapıyorlar. Diyorlar ki: "Bize suç yıkmaya çalışıyorsunuz." Hiç gerek yok, hiç gerek yok, tablo zaten ortada, bizim suç yıkmamıza gerek yok. En azından şu bombayla ilgili konuşmanız bile enteresandır, bombayla alakalı diyorsunuz ki: "Bu kadar bomba yağdırıldıktan sonra ölümlerin olması normaldir." Yani sizin konuşmanızın başıyla sonu bile birbirini tutmuyor. Şimdi, son bir şey Sayın Başkanım, Öznur Hanım burada, kendi aramızda değerlendirdik. 2 siyasetçi arasındaki konuşmadan bahsediyoruz. Eğer Pervin Hanım burada olsaydı ben Öznur Hanım'a da hassaten söz verilmesini isterdim yani 2 siyasetçi, konuşan isim karşı karşıya bunu ifade etmeliydi. Kendisinin de burada olduğu bir gün söz verelim ama şu anda ben kendisine hassaten sorduktan sonra…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bir cümle söyleyeceğim, lütfen...
BAŞKAN - Buyurun.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - …kendi aralarında yaptıkları konuşmanın aynen böyle olduğunu tekrar teyit etmiştir ve "misafir etme" ifadesini kullandığını söylemiştir. Hassaten Genel Kurulda işitilmesini de isterim.
Daha sonraki hakkımızı da bu manada mahfuz tutuyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Oluç, buyurun.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın vekiller, şimdi, Sayın Zengin'in söylediği meseleyi tabii ki bugün değil ama başka günlerde tartışırız, niçin kaçırıldılar meselesini. Bunu tabii ki tartışalım, kesinlikle tartışalım, biz bundan kaçınmayız. Fakat şunu işaret ettim ben: Bakın, 350'ye yakın insan da daha önce alıkonulmuş ve ortak çabayla bunların hepsi, hiçbirinin burnu kanamadan tekrar evlerine geri gelmişler. Yani o zaman, o yıllar boyunca, şimdi nedenini, niçinini tartışmadan farklı siyasi partiler bir araya gelmişler ve alıkonulmuş olan insanları kurtarmışlar. Bu çok önemli bir şey.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Neden kaçırılıyor ya? Bu soruya cevap verin ya.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Öznur Hanım, onu konuşalım, tartışalım.
Bakın, 17 bin faili meçhul bu ülkede neden oldu? Siz bunun cevabını verin, gelin onu da tartışalım, onu da tartışılım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Bugünün konusu değil ki o.
ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Var mı faili meçhul? Var mı faili meçhul? Onlara niye cevap vermiyorsunuz?
BAŞKAN - Toparlayın sözlerinizi.
HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Sayın Zengin, ben tartışmadan kaçalım demiyorum, istediğiniz platformda, kürsüde tartışalım diyorum düzenli bir şekilde. Bundan kaçmıyorum yani Kürt sorununun çözümü, demokratik, barışçı çözümü; memlekette binlerce, on binlerce ölmüş insanın neden öldüğünü tartışmak, bundan hiç kaçmıyoruz, tam tersine
573 0 16.02.2021

Şehit Haberleri
Kuzey Irak Gara Şehitleri son yolculuğuna uğurlandıIrak'ın kuzeyindeki Gara bölgesinde teröristlerle girilen çatışmada şehit olan Yüzbaşı Ertuğ Güler ve Yüzbaşı Burak Coşkun ile Astsubay Kıdemli Başçavuş Harun Turhan'ın cenazesi, Ankara'da düzenlenen töreninin ardından gözyaşları arasında toprağa verildi.Irak'ın kuzeyindeki Gara bölgesinde terör örgütü PKKya yönelik başlatılan Pençe Kartal-2 Harekatı'nda teröristlerle çıkan çatışmada Piyade Komando Yüzbaşı Burak Coşkun, Muhabere Komando Yüzbaşı Eruğ Güler ile Muvazzaf Astsubay Kıdemli Başçavuş Harun Turhan şehit oldu, 3 asker de yaralandı. Şehitler için Ankara'daki Ahmet Hamdi Akseki Camii'nde cuma namazı ardından cenaze töreni düzenlendi.Törene, şehitlerin aileleri ve yakınları ile birlikte Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve çok sayıda vatandaş katıldı.Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, TBMM Başkanı Şentop, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile diğer protokol üyeleri, şehitlerin ailelerine başsağlığı diledi. Bakan Akar, taziyede bulunurken, “Kanları yerde kalmadı” dedi.
ASLAN OĞLUM, SANA DOYAMADIK'
Şehitlerin aileleri, tören öncesi Türk bayrağına sarılı tabutlara sarılıp, öperek gözyaşı döktü. Şehit yüzbaşı Burak Coşkun'un babası Gülbay Coşkun, cenaze namazı öncesinde oğlunun tabutu önünde dua ederken, “Aslan oğlum, sana doyamadık. Hakkımı helal ediyorum” dedi. Cenaze namazlarının kılınması ardından şehitlerin naaşları, askerlerin omuzlarında cenaze arabalarına götürüldü.
EŞLERİNİ BORDO BERELERİYLE UĞURLADILAR
Şehitlerden Burak Coşkun'un eşi Müge Coşkun ile Eruğ Güler'in eşi Gizem Güler, eşlerinin bordo bereleriyle törene katıldı. Çocukları da yanında bulunan Müge Coşkun ile Gizem Güler, tören geçişi sırasında eşlerine son kez el salladı. Şehit Harun Turhan'ın babası Mustafa Turhan da tören geçişi sırasında güçlükle ayakta durdu. “Oğlum hiçbir zaman görevden kaçmadı. Güle güle git oğlum” diyen şehit babasını askerler teskin etti. Törenin ardından şehitler Coşkun ve Güler, Cebeci Askeri Şehitliği, şehit Turhan ise Sincan Cimşit Mezarlığı'nda toprağa verildi. (İHA)SÖZCÜ,
623 0 12.02.2021

Şehit Haberleri
Yaralı Askerimizde Şehit oldu, Şehit sayısı maalesef 3 olduMilli Savunma Bakanlığı, Pençe Kartal-2 Harekatı'nda teröristlerle girilen çatışmada yaralanarak hastaneye kaldırılan Muhabere Komando Yüzbaşı Ertuğ Güler'in şehit olduğunu açıkladı.Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, "ırak kuzeyi Gara bölgesinde başlatılan Pençe Kartal-2 Harekatı'nda 10 Şubat 2021 tarihinde teröristlerle çıkan çatışma sonucunda yaralanarak hastaneye sevk edilen bir kahraman silah arkadaşımız, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak 11 Şubat 2021 tarihinde şehit olmuştur. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah'tan rahmet, kederli ailesine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır dileriz" denildi.Dün İse aynı operasyonda dün Piyade Komando Yüzbaşı Burak Coşkun ile Muvazzaf Astsubay Kıdemli Başçavuş Harun Turhan da şehit olmuştu. Haberler
803 0 11.02.2021

Şehit Haberleri
Şehit Haberi ailesine verildi(Ankara)Ankara Sincan Mareşal Çakmak Mahallesi Şehit Ahmet Doğan Caddesinde bulunan Şehidimiz Astsubay Harun Turhan'ın ailesinin evine acı haber ulaştırıldı. Astsubay Harun Turhan Kuzey Irak'ta Şehit düştü
Bordo bereli olarak görev yapan Harun Turhan kuzey Irak'ta operasyonda ŞEHİT olmuştur. Şehidimizin Naaş'ı 12.02.2021 Cuma namazına müteakiben Ahmet Hamdi AKSEKİ camiinde (Diyanet işleri başkanlığı yanı) kılınacak namazın ardından Sincan Çimşit mezarlığına defin edilecektir.medyaankara
477 0 10.02.2021
Şehitler

Mustafa UsluKuzey Irak 115 20.02.2025

Onur ŞirinKonya 192 25.02.2025

Osman OktaySuriye 272 13.02.2025

Hamza AyazKuzey Irak 330 08.02.2025

Murat Kemal YetişenKuzey Irak 568 05.02.2025

Ufuk AkıncıKuzey Irak 571 23.01.2025

Mustafa AkgülAdana 294 07.12.2024

Mehmet Tozunİzmir 361 06.12.2024
Gaziler

Metin KuşKastamonu 463 04.05.2011

Muharrem ÇelikSuriye 355 10.10.2019

Ahmet KarakuşSuriye 307 31.12.2020

Hasan Hüseyin KarataşSuriye 251 13.02.2017

Mehmet DemirtaşKuzey Irak 663 25.10.2022

Osman Sefa TosunKuzey Irak 429 05.09.2022

Umut EşgünoğluKuzey Irak 567 28.11.2022

Bünyamin KocamanKuzey Irak 531 16.10.2022
Çok Okunanlar

Şehit Sayısı 20 Oldu 2 Korucu daha şehit olduŞehit Sayısı 20 Oldu 2 Korucu daha şehit olduŞehit Haberleri 94,333 06.02.2020

Cami İmamı 33 Şehit sonrası ahlaksız paylaşım yaptı serbest bırakıldıManisa'da imam Ali Metin Özyurt'un, İdlib'de 33 askerimizin şehit olması sonrası yaptığı ahlaksız paylaşım büyük tepki gördü. Gözaltına alınan imam, savcılıkta ifade verdikten sonra serbest bırakıldı.Manisa'nın Alaşehir ilçesindeki bir camide imamlık yapan Ali Metin Özyurt, 27 Şubat'ta Suriye'de 33 şehit verdiğimiz saldırı sonrası skandal bir paylaşıma imza attı.
Özyurt, bir arkadaşının Facebook gönderisine “Asker veya polis olun diye kimse kafamıza silah dayamıyor. Şehadeti göze almayan godoş, anasının dizinin dibinden ayrılmasın. Bırakın ucuz ajitasyonları” şeklinde yorum yaptı.
İĞRENÇ SATIRLAR
Paylaşım yapan E.B'nin, “Kimisi çaresizlikten gidiyor hocam” yorumunu da yanıtlayan imam, şu iğrenç satırlara imza attı: Çaresizlik diye bir mazeret olamaz. Maaşın cazibesine kapılıp, asker veya polis olmayacaksın. Din, vatan, millet sevdan yoksa, bu mesleği seçmeyeceksin. Para için seçtiysen de zırlamayacaksın. Devletin şehit ve gazilere gösterdiği ayrıcalığı başka devletler göstermiyor.Tepkiler üzerine gözaltına alınan Ali Metin Özyurt, savcılık ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Manisa İl Müftüğü de konuyla ilgili soruşturma başlattı. sözcü -
Son 5 Ayda Suriye'de Şehit olan Askerlerimizin bilgileri için TIKLAYIN
Yayına veren:Editör
Gündem 34,934 03.03.2020

377 Terör Gazisinin Maaşları dün itibariyle KesildiTerörle Mücadelede yaralanıp Gazi olan ve İş hakkı kanunu ile Resmi kurumlarda çalışan v e yasal çalışma süresini tamamladıktan sonra emeklilik hakkı kazanan ve 01.01.2014 Tarihinden önce Emekli olan 377 Terör Gazisinin dün 17.12.2019 itibariyle Emeklilik maaşları kesildi. Türkiye Cumhuriyeti 61.Hükümeti ve Dönemin Başbakanı olan Recep Tayyip ERDOĞAN'ın Başbakanlığındaki hükümet Aşağıdaki kanunu çıkarmıştır.
İlgili Kanun
2013 / 6495 sayılı kanun - 2 Ağustos 2013 CUMA –
Kabul Tarihi: 12/7/2013 - Sayı : 28726
MADDE 80 – 2330 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “(5434 sayılı Kanunun 18/1/1979 gün ve 2177 sayılı Kanunla değişik 64 üncü maddesinden yararlananlar hariç)” ibaresi çıkarılmış, son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri hükümleri uygulanarak aylık bağlananlara aylık bağlama tarihi itibarıyla sosyal güvenlik kurumlarınca kendi sigortalılığı nedeniyle ödenmekte olan gelir ve/veya aylıkların toplamı, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 36 ncı maddesi gereğince öğrenim durumuna göre belirlenecek giriş derece ve kademesi ile 30 yıl fiili hizmet süresi esas alınarak mülga hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre hesaplanacak vazife malullüğü aylığının %25 artırımlı tutarından az olamaz ve bu şekilde belirlenen gelir ve/veya aylıklar ilgili sigortalılık hâlindeki aylık artışları dikkate alınarak artırılır. Birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamına girenler, aylıklara ilişkin hükümler hariç olmak üzere (d) bendi kapsamına girenlerin malullük hâline bağlı olarak yararlandığı haklardan da aynı esas ve usuller çerçevesinde yararlandırılır. Bu Kanuna veya bu Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre aylık bağlanan maluller ile 5434 sayılı Kanunun 56 ncı ve mülga 64 üncü maddesi kapsamında aylık bağlanan malullerin, malul sayılmaları sebebiyle aylık bağlandığı tarihten önceki her türlü sigortalılık ve prim ödeme süreleri, iştirakçilik ve fiili hizmet süreleri ile bunların itibari ve fiili hizmet süresi zammı olarak değerlendirilen süreleri, malullük aylığı bağlanmasından sonra geçecek çalışma veya sigortalılık süreleriyle hiçbir sebeple birleştirilemez. Bu şekilde aylık bağlanmasından önce geçen söz konusu süreler; malullük aylığı bağlanmasından sonra geçen sigortalılık ve çalışma sürelerinin tabi olacağı sigortalılık hâli ile mülga 2829 sayılı Kanun uygulaması yönünden dikkate alınmayacağı gibi, sonradan geçen sigortalılık veya çalışma süreleri yaşlılık/emeklilik, malullük ya da ölüm/dul veya yetim aylığı bağlanmasında veya toptan ödeme yapılmasında ilgili mevzuatına göre ayrı bir çalışma veya sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Ancak, bu Kanuna göre aylık bağlandığı tarihten sonra çalışmaya başlayanlardan, aylık bağlandıktan sonraki çalışmaları 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra olanlar için 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi hükümleri uygulanamaz. Yukarıda belirtilen kanunlara göre malullük aylığı bağlanmasına esas alınmış hastalık ya da engellilik hâlleri ve bu hastalık ya da engellilik hallerindeki ilerlemeler, sonradan geçen çalışmalar sebebiyle yaşlılık aylığına hak kazanılması koşullarının belirlenmesinde dikkate alınmaz.”
“Bu madde hükümleri 5434 sayılı Kanunun 56 ncı maddesi kapsamındakiler ve harp malulleri hakkında da uygulanır.”
MADDE 84 – 2/3/1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun ek 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“EK MADDE 2- 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 56 ncı maddesi ile mülga 45 inci ve 64 üncü maddelerine, 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 47 nci maddesine ve 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre harp veya vazife malulü olmaları sebebiyle kendilerine aylık bağlananlara bir konut ile sınırlı olmak kaydıyla Toplu Konut İdaresince faizsiz olarak kredi verilir. Aynı kanunlar kapsamına giren sebeplerle hayatını kaybedenlerin dul ve yetimleri ile harp veya vazife malullüğü aylığı almaktayken faizsiz kredi hakkından yararlanmaksızın hayatını kaybedenlerin dul ve yetimleri için ise; bir konut ile sınırlı olmak üzere, öncelikle dul eşine, eşi hayatta değilse veya evlenmişse kredi kullanacak çocuklardan en az birisinin yetim aylığı almakta olması kaydıyla aylık bağlanma koşullarına bakılmaksızın talepte bulunan çocuklarına müştereken, bu kişiler bulunmadığı takdirde de öncelikle anaya olmak üzere ana veya babasına konut sahibi yapmak amacıyla Toplu Konut İdaresince faizsiz olarak kredi verilir.
Birinci fıkrada belirtilen haller kapsamında harp veya vazife malulü sayılanlardan sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya devam eden kamu görevlileri ile ilgili mevzuatına göre aylık bağlanan malullerden, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi kapsamında çalışmaya başlamaları nedeniyle ödenmekte olan aylıkları kesilenler de birinci fıkra hükmünden yararlanırlar.
Bu kredinin tavan tutarı, Yüksek Planlama Kurulunca belirlenir. Kredi için yapılacak başvurulara, kredilerin kullandırılmasına, geri ödeme süre ve yöntemlerine ilişkin usul ve esaslar, Maliye Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşü alınarak Toplu Konut İdaresince çıkarılan yönetmelik ile belirlenir.”
MADDE 86 – 3713 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“EK MADDE 1- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu kurum ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları, il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları, özel kanunla kurulan diğer her türlü kamu kurum ve kuruluşları; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memur kadroları ile sözleşmeli personel pozisyonlarının ve sürekli işçi kadrolarının %2'sini aşağıdaki hükümlerde belirtilen hak sahiplerinin istihdamı için ayırmak ve bu madde hükümleri çerçevesinde İçişleri Bakanlığınca hak sahibi olduğu belirlenerek Devlet Personel Başkanlığına bildirilen ve Başkanlıkça atama teklifi yapılanları atamak zorundadır. Kamu kurum ve kuruluşlarının kadrolarına, ilgili mali yılda 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 7 nci maddesi kapsamında yapabilecekleri toplam atama sayılarının ne kadarını bu madde kapsamında yapılacak atamalar için ayıracağı ve buna ilişkin diğer hususlar Başbakan onayı ile belirlenir.
Bu madde kapsamında hak sahipliği sonucunu doğuran durumlar aşağıda belirtilmiştir:
a) 5434 sayılı Kanunun mülga 64 üncü maddesi, 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinin sekizinci fıkrası, bu Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi kapsamına girenler hariç olmak üzere 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre harp veya vazife malulü sayılanlar,
b) 5434 sayılı Kanunun mülga 45 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen haller kapsamında vazife malulü sayılan; Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının erbaş ve erler dahil askeri personeli ile Emniyet Teşkilatından Emniyet Hizmetleri Sınıfına mensup personeli,
c) (b) bendi kapsamına girenler hariç olmak üzere 5434 sayılı Kanunun mülga 45 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında olanlardan vazife malulü sayılanlar,
ç) 21 inci maddenin birinci fıkrasının (j) bendi kapsamında vazife malulü sayılanlar, 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesi kapsamında aylık bağlananlardan terör eylemleri nedeniyle hayatını kaybetmiş veya engelli hale gelmiş olanlar ile Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumuna ait fabrika, işletme, müessese veya bağlı ortaklıklarda görevli olanlardan patlayıcı maddelerin üretimi, incelenmesi, muhafazası, nakli, imha edilmesi ve zararsız hale getirilmesi sırasında oluşacak patlamalardan dolayı hayatını kaybedenler.
İstihdam hakkından;
a) İkinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamında hayatını kaybedenlerin eş veya çocuklarından birisi ile ana, baba veya kardeşlerinden birisi olmak üzere toplam iki kişi; ana, baba ve kardeşi yoksa eş veya çocuklarından toplam iki kişi; eş veya çocuğu yoksa ana veya babası ile kardeşlerinden birisi olmak üzere toplam iki kişi, ana veya babanın bu hakkı kullanmaması durumunda ise bir diğer kardeşi olmak üzere toplam iki kişi,
b) İkinci fıkranın (a) ve (b) bentlerinde sayılan malullerin kendileri veya eş veya çocuklarından birisi, eşi veya çocuğu yoksa kendisi veya kardeşlerinden birisi olmak üzere toplam bir kişi,
c) İkinci fıkranın (c) bendine göre malul sayılanların kendileri veya eş ve çocuklarından birisi, eşi veya çocuğu yoksa kendileri veya kardeşlerinden birisi; hayatını kaybedenlerin ise eş veya çocuklarından birisi, eşi veya çocuğu yoksa kardeşlerinden birisi olmak üzere toplam bir kişi,
ç) İkinci fıkranın (ç) bendine göre engelli hale gelenlerin kendileri veya eş ve çocuklarından birisi, eşi veya çocuğu yoksa kendileri veya kardeşlerinden birisi; hayatını kaybedenlerin ise eş ve çocuklarından birisi, eşi veya çocuğu yoksa kardeşlerinden birisi olmak üzere toplam bir kişi,yararlanır.
Bu madde kapsamında atanacakların, atamalarının yapılacağı kadro veya pozisyonlar için sınavlara ilişkin hükümler hariç olmak üzere ilgili mevzuatında öngörülen nitelik ve şartları taşımaları zorunludur.
Bir başkasının bakımına muhtaç olacak derecede engelli olanlar, birinci fıkrada sayılan kurumlarda görev yapanlar, istihdam hakkını sağlayan olayın meydana geldiği tarihten sonra söz konusu kurum ve kuruluşlarında görev yapmakta iken bu görevinden ayrılmış olanlar ile kırk beş yaşını bitirmiş olanlar istihdam hakkından faydalanamazlar ve bu durumda olanlar yukarıdaki fıkraların uygulanmasında dikkate alınmaz.
Hak sahiplerinden ilköğretim, ortaokul, ilkokul mezunu olanların hizmetli unvanlı kadrolara; ortaöğretim ve yükseköğretim mezunu olanların ise memur unvanlı kadrolara atama teklifleri Devlet Personel Başkanlığınca yapılır. Sözleşmeli personel pozisyonları ve işçi kadrolarına yapılacak atama tekliflerinde ise hak sahiplerinin bu fıkra uyarınca öğrenim durumları itibarıyla atanabilecekleri kadro unvanları dikkate alınarak Devlet Personel Başkanlığınca belirlenen aynı veya eşdeğer unvanlı pozisyon ve kadrolar esas alınır.
Kamu kurum ve kuruluşları bu madde kapsamında atama yapılması amacıyla ayırdıkları %2 oranındaki kadro ve pozisyonların unvan ve sayısını her yılın şubat ve ağustos aylarının son gününe kadar Devlet Personel Başkanlığına bildirirler.
Bu madde kapsamında başvuranlardan hak sahibi olanlar İçişleri Bakanlığınca tespit edilerek, liste hâlinde her yılın mart ve eylül aylarının son gününe kadar Devlet Personel Başkanlığına bildirilir. Bildirilenlerin atama teklifleri, kamu kurum ve kuruluşlarının söz konusu münhal kadro ve pozisyonlarına Devlet Personel Başkanlığınca kırk beş gün içinde yapılır. Kamu kurum ve kuruluşlarınca atama yapılabilecek kadro ve pozisyonların bildirilmemesi veya unvan bazında ihtiyacın karşılanamaması durumunda Devlet Personel Başkanlığınca kapsamdaki kamu kurum ve kuruluşlarının münhal kadro ve pozisyonlarına resen atama teklifi yapılır. Atama işlemlerinin, atama teklifinin kamu kurum ve kuruluşuna intikalinden itibaren otuz gün içinde yapılması zorunludur. Atama emri ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgililere tebliğ edilir. İlgililerin işe başlama sürelerine ve işe başlamama hâlinde yapılacak işlemlere ilişkin olarak 657 sayılı Kanunun 62 nci ve 63 üncü maddeleri hükümleri uygulanır. Atama onayı alınmasına rağmen görevine başlamayanlar ile başladıktan sonra herhangi bir sebeple görevden ayrılanlar bu madde kapsamında yeniden istihdam edilemezler. Kamu kurum ve kuruluşları atama ve göreve başlatma işlemlerinin sonucunu, işlemlerin tamamlanmasını takip eden on beş gün içinde Devlet Personel Başkanlığına bildirirler.
Bu maddenin uygulanmasında takip edilecek usul ve esaslar ile diğer hususlar; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının görüşleri alınmak suretiyle, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört ay içinde Devlet Personel Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığınca müştereken hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.”
MADDE 88 – 8/1/2002 tarihli ve 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesine birinci ve dördüncü fıkralarından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş, aynı maddenin mevcut ikinci fıkrasında yer alan “malûl, yaşlı,” ibaresi yürürlükten kaldırılmış, üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hükümleri” ibaresi “ilgili diğer hükümleri” ve beşinci fıkrasında yer alan “üçüncü fıkrada” ibaresi “beşinci fıkrada” şeklinde değiştirilmiştir.
“24/2/1968 tarihli ve 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkındaki Kanun veya 28/5/1986 tarihli ve 3292 sayılı Vatani Hizmet Tertibi Aylıklarının Bağlanması Hakkında Kanun kapsamındaki hizmetleri sebebiyle vatani hizmet tertibinden aylık bağlananların; 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 56 ncı maddesi ile mülga 45 inci ve 64 üncü maddelerine veya 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 47 nci maddesine, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre vazife malulü sayılarak aylık bağlananların kendileri, eşleri, evli olmayan ve yirmi beş yaşını doldurmamış olan çocukları, anne ve babaları; yukarıda sayılan kanunlara göre harp veya vazife malulü sayılanlardan sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya devam edenler ile vazife malulü sayılarak aylık bağlananlardan, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi kapsamında çalışmaya başlamaları nedeniyle ödenmekte olan aylıkları kesilenlerin kendileri ile eşleri, evli olmayan ve yirmi beş yaşını doldurmamış çocukları, anne ve babaları; yukarıda sayılan kanunlara göre harp veya vazife malulü sayılacak şekilde hayatını kaybedenlerin ya da aynı kapsamda aylık almaktayken hayatını kaybedenlerin eşleri, evli olmayan ve yirmi beş yaşını doldurmamış olan çocukları, anne ve babaları; engelliler için sağlık kurulu raporuyla %40 ve üzerinde engelli olduğunu belgeleyen Türk vatandaşlarının kendileri, ağır engellilerin kendileri ile birlikte birden fazla olmamak üzere birlikte yolculuk ettikleri refakatçileri, demiryolları ve denizyollarının şehiriçi ve şehirlerarası hatlarından, belediyelere, belediyeler tarafından kurulan şirketlere, birlik, müessese ve işletmelere veya belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs ya da şirketlere ait şehiriçi toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanırlar.
Türk vatandaşı olan altmış beş yaş ve üzeri kişiler, demiryolları ve denizyollarının şehiriçi hatları ile belediyelere, belediyeler tarafından kurulan şirketlere, birlik, müessese ve işletmelere veya belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs ya da şirketlere ait şehiriçi toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz olarak, demiryolları ve denizyollarının şehirlerarası hatlarından ise %50 indirimli olarak yararlanırlar. Bu fıkrada belirtilen kurum ve kuruluşlar, belediyeler, belediyeler tarafından kurulan şirketler, birlikler, müessese ve işletmeler altmış ila altmış beş yaş arasında bulunan kişilerin toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz veya indirimli olarak yararlanmasını sağlayabilirler.”
“İlgili kurumlar, belediyeler ile belediyeler tarafından yetki verilen özel şahıs ya da şirketler, ücretsiz ve indirimli seyahat hakkının kullanılması ile ilgili olarak gerekli tedbirleri alırlar. Ücretsiz veya indirimli seyahat hakkının kullandırılmaması hâlinde bu haktan faydalandırılmayan her kişi için toplu taşıma aracının tarifesi üzerinden elli tam bilet bedeli tutarında idari para cezası mülki idare amiri tarafından uygulanır. Bu maddeye göre verilecek idari para cezaları tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir.
İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri kapsamında hizmet verecek toplu taşıma araçları, toplu taşıma hizmetlerinin kapsamı ile bu hizmetlerden ücretsiz ve indirimli yararlanmaya ilişkin usul ve esaslar, Maliye, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme, İçişleri ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarının görüşleri alınmak suretiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
1005 sayılı Kanun ve 3292 sayılı Kanun kapsamında vatani hizmet tertibinden aylık bağlananlar ile 5434 sayılı Kanunun 56 ncı, mülga 45 inci ve 64 üncü maddelerine veya 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesine göre harp veya vazife malullüğü aylığı bağlananların ya da 2330 sayılı Kanuna veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre aylık bağlananların veya harp veya vazife malulü sayılanlardan sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya devam eden kamu görevlileri ile harp veya vazife malullüğü aylığı almakta iken 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi kapsamında çalışmaya başlamaları nedeniyle ödenmekte olan aylıkları kesilenlerin, bu fıkrada sayılan kanunlar veya maddeler gereğince dul ve yetim aylığı bağlananların ikametgâhlarında kullandıkları elektrik enerjisi ücreti %40'tan; belediyelerce tahakkuk ettirilecek su ücreti ise %50'den az indirim içermemek üzere belirlenecek tarife üzerinden alınır.”
MADDE 92 – 5434 sayılı Kanunun ek 77 nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi ve (b) bendinin üçüncü cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı bendin dördüncü cümlesi yürürlükten kaldırılmış, (c) bendinde yer alan “Sivil iştirakçiler ile” ibaresi “Sivil iştirakçilere uygulanacak azami derece ve kademe, öğrenim durumları ve hizmet sınıfları itibarıyla 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre yükselebilecekleri derece ve kademe;” şeklinde değiştirilmiş, aynı maddeye birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve mevcut üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
“Bu Kanunun 56 ncı maddesi ile mülga 45 inci ve 64 üncü maddelerine, 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesine ve 2330 sayılı Kanuna veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre harp veya vazife malullüğü aylığı üzerinden aylık bağlananların bu aylıkları, aşağıdaki esaslar dahilinde yükseltilir.”
“Astsubaylar ve uzman jandarmalarda yükselinebilecek azami derece ve kademe, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda kendilerine ilişkin aylık gösterge tablosunda belirlenmiş olan en yüksek derece ve kademedir.”
“Bu madde kapsamında yapılacak olan intibak işlemlerinde, 1 Eylül tarihi esas alınır. 1 Eylül tarihi esas alınarak yapılacak olan intibak işlemlerinde, görevde iken yapılan son terfi işleminin üzerinden bir tam yıl geçmemiş olanlar hakkında izleyen yılın 1 Eylül tarihi itibarıyla intibak işlemi yapılır.”
MADDE 93 – 5434 sayılı Kanunun ek 79 uncu maddesinin birinci, dördüncü, altıncı ve onuncu fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddenin beşinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
“Bu Kanunun 56 ncı maddesi ile mülga 45 inci ve 64 üncü maddeleri, 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesi, 2330 sayılı Kanun veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre harp veya vazife malullüğü aylığı üzerinden aylık bağlananlara, bu madde uyarınca ek ödeme verilir.”
“Birinci fıkrada belirtilen hükümlere göre aylık bağlanmasını gerektiren olaylar sebebiyle hayatını kaybedenlerin dul ve yetimleri, birinci derece malullere uygulanan gösterge üzerinden; aynı sebeplerle malullük aylığı almakta iken ölenlerin dul ve yetimleri ise malullerin hayatta iken maluliyet derecelerine göre yararlandıkları gösterge üzerinden ve sosyal güvenlik kanunlarına göre dul ve yetim aylığı aldıkları süre ile sınırlı olarak ek ödemeden yararlanır. Dul ve yetim sayısının bir kişiden fazla olması hâlinde, verilecek ek ödeme hak sahipleri arasında eşit olarak paylaştırılır.”
“Birinci fıkrada belirtilen hükümlere göre aylık bağlanmasını gerektiren olaylar sebebiyle hayatını kaybedenlerin, aynı sebeplerle malullük aylığı almakta olanların veya bunlardan ölenlerin çocuklarına her ay için; ilköğretimleri sırasında (1.250), ortaöğretimleri sırasında (1.875) ve yükseköğretimleri sırasında (2.500) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda eğitim ve öğretim yardımı yapılır. Bu yardımlar, yılda bir kez olmak üzere, bulunulan yılın Eylül ayında geçerli olan memur aylık katsayısına göre hesaplanarak 1 Eylül-31 Aralık tarihleri arasında ve öğrenim durumunu gösterir belge ile birlikte yapılacak talep tarihindeki öğrenim seviyesi esas alınmak suretiyle toptan ödenir. 8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi kapsamında faaliyet gösteren özel eğitim okullarında eğitim alanlar da bu fıkranın durumlarına uygun hükümlerinden yararlanırlar.”
“Birinci fıkrada belirtilen haller kapsamında harp veya vazife malulü sayılanlardan sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya devam eden kamu görevlileri ile ilgili mevzuatına göre aylık bağlanan malullerden, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi kapsamında çalışmaya başlamaları sebebiyle ödenmekte olan aylıkları kesilenler de yukarıdaki esaslar dahilinde ek ödeme ile eğitim öğretim yardımından yararlanırlar.”
MADDE 95 – 5434 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 225- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, bu Kanunun 56 ncı maddesi ile mülga 45 inci ve 64 üncü maddelerine, 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesine ve 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna göre veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre harp malullüğü veya vazife malullüğü aylığı bağlanmış olanlar ile bunlardan aylık almakta iken ölenlerin veya anılan madde ve kanunlara göre aylık bağlanmasını gerektiren olaylar sebebiyle hayatını kaybedenlerin dul ve yetimleri; bu maddeyi düzenleyen Kanunla ana ve babalara aylık bağlanabilmesine ilişkin olarak bu Kanunun 72 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişikliklerin, bağlanmış olan aylıkların intibak suretiyle arttırılmasına ilişkin ek 77 nci maddesinde yapılan değişikliklerin, ek ödeme ve eğitim öğretim yardımı verilmesine ilişkin olarak ek 79 uncu maddesinde yapılan değişikliklerin durumlarına uygun hükümlerinden, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki döneme ilişkin olarak herhangi bir fark ödenmeksizin ilgili maddelerde belirlenmiş olan usul ve esaslar çerçevesinde yararlandırılırlar.
Ek 79 uncu madde kapsamında ek ödemenin beş katı tutarında yardım yapılmış olması hâlinde, bu ödemenin yapıldığı beşinci yılı takip eden ödeme dönemine kadar bir süre geçmedikçe bu maddeyi düzenleyen Kanunla ek 79 uncu maddenin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikten dolayı ödeme yapılmaz. Beş yıllık dönemin bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce dolmuş olması hâlinde geriye yönelik herhangi bir ödeme yapılmaz.
72 nci maddenin dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde bu Kanunla yapılan değişiklik neticesinde, aylık bağlama şartları yeniden düzenlenen kişiler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bağlanmış olan aylıkları sebebiyle açtıkları davalardan feragat etmeleri hâlinde; kendilerine çıkarılmış olan borçların faize ilişkin kısmı terkin olunur, anaparaya ilişkin kısmı ise beş yıla kadar taksitlendirilir ve haklarındaki mevcut dava ve icra takiplerinden vazgeçilir. Aylık taksit tutarının kişinin gelirinin dörtte birini aşması hâlinde taksit süresi uzatılır. Ancak, adlarına borç çıkartılmış olanlardan bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra vefat edenlerin vefat tarihi itibarıyla borçlarının kalan kısmı; önceden vefat edenlerin ise bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla borçlarının kalan kısmı tahsil edilmez ve haklarında bu amaçla dava veya icra takibi bulunması hâlinde bunlardan vazgeçilir.”
MADDE 96 – 5510 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin birinci ve ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Harp malulleri ile 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna veya 2330 sayılı Kanun hükümleri veya 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunun 56 ncı maddesi uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre vazife malullüğü aylığı bağlanmış malullerden, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamında sigortalı olarak çalışmaya başlayanların aylıkları kesilmez.”
MADDE 97 – 5510 sayılı Kanunun 47 nci maddesinin beşinci fıkrasının ikinci cümlesi ile onbeşinci fıkrasının (a) ve (d) bentlerinin birinci cümleleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Ancak, harp malulleri ile 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre veya 5434 sayılı Kanunun 56 ncı maddesine göre vazife malulü olduğuna karar verilenlerden, sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya devam edenlere ise görevden ayrılmalarına ve başkaca bir müracaata gerek kalmaksızın sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ay başından itibaren aylık bağlanır.”
“5 inci maddenin birinci fıkrasının (c) bendi hükmü saklı kalmak kaydıyla vazife malûllüğü aylığı bağlanmış olanlardan Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında çalışmaya başlayanların aylıkları, çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ödeme dönemi başından itibaren kesilir ve bunlar hakkında uzun vadeli sigorta kolları uygulanır.”
“Harp malulleri ile 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna veya 2330 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak aylık bağlanmasını gerektiren kanunlara göre veya 5434 sayılı Kanunun 56 ncı maddesine göre vazife malulü olduğuna karar verilenlerden, sınıf veya görev değiştirerek 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında çalışmaya devam edenler hakkında uzun vadeli sigorta kollarının uygulanmasına devam edilir.”
Kanunun Tamamı İçin TIKLAYIN
Yayına veren: Editör - Özel Haber
Editör Haberleri 6,929 18.12.2019

Suriye Esat Askerlerimize saldırdı 7 Şehit 4 yaralımız varSiriye' idlip'teki gözlem noktasındakı Askerlerimize yönelik Esad Güçlerinin saldırısı sonucu 4 Askerimiz Şehit oldu,birisi ağır olmak üzere 9 askerimiz yaralandı milli savunma acıklaması:Milli Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, İdlib'de çıkan çatışmada dört askerimiz şehit düşerken, biri ağır dokuz askerimizin de yaralandığı belirtildi.
İlgili Haberler
Suriye'de Askerlerimize saldırı 4 şehit 9 Yaralımız var
Erdoğan: 30-35 civarında Suriyeli Asker Öldürüldü
Rusya'dan 4 Şehit Açıklaması: Bize Haber vermediler
4 Şehit Askerimizin Naaşları Hatay'a getirildi
4 Şehit sonrası Rusya ile ortak devriyeyi iptal ettik
Şehit Sayısı 5 oldu yaralı Askerimiz şehit oldu
Şehit Sayısı 6 oldu Sivil Personel Şehit oldu
Şehit Askerin Kimliği Belli Oldu(Afyonkarahisar)
Şehit Askerin Kimliği Belli Oldu(Osmaniye)
Bakan Geziyi bıraktı Komutanlarla Suriye Sınırına gitti
Şehit Askerin kimliği belli oldu(Sakarya)
Şehitlerin Kimliği belli oldu Gaziantep'e 2 şehit haberi
Meral Akşener Şehitler için Meclis'te gizli oturum yapmamız gerekir
Şehit Sayısı 7 oldu yaralı Asker Şehit oldu
Sivil Şehit Personelin Kimliği belli oldu
Bakan Akar:76 Suriye Askeri Öldürüldü
Doğu perinçek Şehitlere saygısızlık
Meral Akşener Gökkubbeyi Başlarına Yıkın
Yayına veren: EditörEditör Haberleri 5,462 03.02.2020

Ayakkabı Boyarken Şehit Haberini aldıŞehit Babası Ayakkabı Boyarken Şehit Oğlunun Haberini aldıEditör Haberleri 5,417 28.11.2019